Köy Enstitülü öğretmenin öyküsü |
Cumhuriyet’te ilk köşe yazıma nereden başlayacağımı uzun uzun düşündüm. İnsan ilk cümlesini bir kapı eşiği gibi kuruyor; içeriye neyi alacağını, ardında neyi bırakacağını tartarak. Ben o eşiği, babamla yaptığımız Köy Enstitüsü sohbetlerinden birinde duyduğum bu yaşanmışlıkla geçmek istedim. Çünkü hem benim öğretmenliğe, eğitime, Cumhuriyet fikrine bakışımın kökleri orada, hem de Öğretmenler Günü’ne yakışır bir hatırlama taşıyor içinde.
Babam anlatmıştı; ben de bu hafta, onun sesiyle zihnime kazınan bu küçük ama derin hikâyeyi sizinle paylaşmak istiyorum:
“Yıl 1945. Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç, okulumuzda yapılan çalışmaları yerinde görmek üzere ziyarete geldiler. Vakfıkebir’e gidip kaymakamlık makamına uğrayacaklardı. Yöremizde o hafta olan afet sonucunda Çamlık Köprüsü’nün ayağını sel alır. Bu tahribatı yerinde görmek isteyen bakanımız yürüyerek gitmek zorunda kalır.
Okul bahçesinde bir grup arkadaşımla sohbet ederken, okul müdürümüz yanında sarı saçlı bir çocukla yanımıza geldi, ‘Misafirimize sahip çıkın’ dedi ve onu bize teslim etti. Biz de misafirimizle birlikte okul bahçesinde oyunlar oynadık, hazırladığımız öğle kahvaltısını da birlikte yaptık.
Akşamüstüne doğru Milli Eğitim Bakanımız bizim de bulunduğumuz masaya geldi, ‘Can, oğlum iyi zaman geçirdin mi?’ diye sordu.
‘Baba, ağabeylerimle oyunlar oynadık,........