Üsküdar mı, Kadıköy mü?
Kadıköy’ün enerjisi, Üsküdar’ın ahengi beni hep çekelemiştir. Zaman zaman Peyami Safa’nın Fatih Harbiye romanını çağrıştıran ilişki de kurduğumu söyleyebilirim bu iki semti düşününce...
Kadıköy’de, Moda’da yaşadım uzunca süre. Üsküdar ise benim için hep “geçiş”, “eyleşme” yeri oldu. Orada Anadolu’nun izlerini, renklerini bulurum. Kadıköy, zamanla öyle değişime uğradı ki artık kozmopolitliğin simgesi bir semte dönüşmüştür benim gözümde. Hele o kentsel dönüşüm adına yağmalanmaya başlaması bu semtin büyüsünü tamamen silmiştir gözümde.
Kentlerin, semtlerin kimliğini günümüzde belirleyen biraz da yerel yönetim anlayışı olduğunu düşünürüm. O nedenle, bir kenti düşününce ilkten yerel yöneticisinin kim olduğuna bakarım. Dahası o yerin/semtin/ kentin duruşu size burayı yöneten anlayışın izlerini verir.
Farabi’nin El-Medinetü’l Fazıla kitabındaki görüşlerinden sıklıkla söz etmem de bundandır. Onun “fazıl şehir” tanımını severim. Bunu bir insan bedenine benzetir. Ve yeri yönetenleri de şöyle tanımlar:
“Fazıl şehrin reisi de gelişigüzel herhangi bir adam olamaz. Riyaset iki şeyle olur: birisi reisin riyasete tabiat ve yaratılışı ile müsait bulunmasıyla; diğeri reisin heyetçe ve irâdi melekesi ile riyasete tabiat ve yaradılışı ile müsait bulunmasıyla.” (*)
Kadıköy’ün yıllardır yerel yönetimini elinde bulunduran CHP’nin bu semte ne yaptığını hep sorgulamışımdır. Bütün eleştirilerin ucu gelip gelip semti yöneten kişiye çıkıyor ne yazık ki! Şöyle son üç dört dönemin yerel yöneticilerini hatırlayınca bu yargımın ne denli yerinde olduğunu göreceksinizdir.
Elli yıldır yaşadığım bu kentten ayrılmaya karar........
© Cumhuriyet
visit website