Eski bayramlar
Biz şimdiki “Ramazan Bayramı”nı “Şeker Bayramı” olarak bilirdik. 30 gün oruç tutup kanında şeker düşen insanların tatlı gereksinimi doğduğu için şeker sepetleri hazırlanırdı. Günler önceden yaprak dolması gibi hazırlanan yemeklerin yanında güllaç, ekmek kadayıfı gibi tatlılar da yapılırdı. Hazırlanan tepsi böreği ise köyün fırınında pişerdi. Bayram kutlaması için gelen konu komşuya evde yapılmış gül, vişne, kiraz likörü, yanında lokumla ikram edilirdi. Çocuklara tepeden tırnağa yeni giysiler alınırdı. Ben yeni rugan pabuçlarımı koynuma alıp arife gecesi onlarla koyun koyuna uyuduğumu anımsarım. Yaramaz bir akraba çocuğu bize gelir gelmez beyaz keten giysileriyle karadut ağacına tırmanmıştı! Evin erkekleri sabah erkenden uyanıp namaza giderlerdi.
Dönünce de evde zengin bir kahvaltı sofrası bulurlardı. Konuklara ikram edilecek şekerlerin hazırlanması da ayrı bir törendi. Gümüş şekerliklere yerleştirilen akide şekeri, lokumların yanı sıra sadece çikolata çeşitlerinden hazırlanmış şekerlikler yapılırdı. Kapıyı çalan mahalle çocuklarına ve evdeki müstahdeme verilmek üzere bir gece önceden bahşişler hazırlanır, kâğıt paraların temiz olması gözetilirdi. Radyoda oyun havaları çalar, ailenin neşeli fertleri çiftetelli oynardı. Öğlene doğru konuklar gelmeye başlar, akşamüstü de bizim aile fertleri o komşulara iadei ziyarette bulunurdu. Erkekler mutlaka kravat takar, takım elbise giyerdi. Hiç makyaj yapmayan annem bile kırmızı bir ruj sürerdi bayramda. Her bayram eve bir fotoğrafçı çağrılması da töredendi. Piyanonun önünde verilmiş bir çekirdek aile pozu belleğimizde zamanı durdururdu. O zamanlar insanlar bayram tatili diye evden kaçıp turistik otellere gitmezdi. Tam tersine herkes birbirine evini açar, başramlaşmanın coşkusunu yaşardı.
Geçen hafta........© Cumhuriyet
visit website