10. Leyla Gencer Şan Yarışması

Leyla Gencer’in kitabını yazarken, onu tanıdıkça, ölçütlerinin ne denli yüksek olduğunu ve onlardan asla ödün vermediğini öğrenmiştim. Sahne giysilerine titizlenmesi, partnerlerine, rejisörlere karşı tavrı, rolüne büyük bir konsantrasyon içinde özenle hazırlanması, hep onun yüksek ölçütlerini gösteriyordu. La Scala Tiyatrosu’nda sahneye çıkan ilk Türk sanatçıydı ve La Scala’nın Diva’sı, “La Diva Turca” olarak anılıyordu. Sahne arkasındaki hazırlıkları, kısacık zamanlar içinde büyük bir tutukuyla hazırladığı temsilleri ortaya çıkartabilmesi en çok dikkatimi çeken yönleriydi. Bırakın opera temsilini sadece o operanın bir aryasını bile söylerken karaktere bürünebilmesi, kocaman bir temsili yaşatabilmesi olağan üstüydü.

Onun bir zamanlar İstanbul’da verdiği seminerlerini izlemiştim. Her öğrenciyle birlikte karaktere bürünüyordu. Karaktere giremeyen öğrencileri de daha aryanın başında durduruyor, onlara şunu öğütlüyordu: “Opera sanatçısı olmak yalnız iyi şarkı söylemek değildi. Nefesi kontrol etmek, o anı bestecisiyle birlikte yaşamaktır.”

Son konuşmalarından birinde, “Benim hayat hikâyem benim opera dünyam demektir” diyordu. “İnsan köklerini........

© Cumhuriyet