menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Bizi kuşatan ölümler

18 3
27.07.2024

Maeterlinck, sembolist olarak nitelendirebileceğimiz tiyatro oyunu “Çağrılmadan Gelen”de, zorlu bir doğumu atlatamamış annenin son anlarını konu alır. Oyun boyunca kör büyükbabanın dışında kimsenin farkına varmadığı ölüm sahnede şöyle bir dolaşacak, ardından anneyi alarak gidecektir. Öyle ya, ölüm, hep hasta yataklarının temiz kokusu, beyaz çarşaflarla hatırlanır. Beyaz periler bir görünür, bir görünmez, kaybolur. Şıpıdık terlik sesi ile kapılar açılıp kapanır. Her halükârda ölüm giz dolu telaş içinde gelir, buhur yükselir, tahta sandıklar kilitlenir. Rahvan atlar bilinmeze koşar, meçhule giden bir gemi limandan kalkar. Dünyanın hemen her yerinde hayatın karşıtı ölüme dair simgeler bildik, fazlasıyla tanıdıktır.

“Sıralı ölüm”ün yükselişe geçen bir hastalık evresinden sonra gelişmesi, geride kalanlar için duygusal hazırlık sürecinin olması beklenir. Ani ölümler ruhumuzu zedeler, tarifsiz bir acı bırakır üzerimizde. Özlem duygumuz şiddetlenir. Bir insanın vefatı doğa kanunu şüphesiz. Buna karşılık özellikle bilge ve sanatçıların sıralı ölümle bile olsa aramızdan ayrılışı, büyük birikimin taşıyıcılarının toprak altına gitmesi can yakıcı. Telafisi olmayan bir boşluk kalıyor geride.

***

Abidin Dino’nun okumalara doyamadığım Fikret Mualla kitabında kaleme aldıklarını hep aklımın bir köşesinde saklarım: “İpekböceği, kozasını ipekli kumaş tezgâhı uğruna yapmaz ki... Kozanın karanlığında ipliğini örer durur. Başka türlü baş edemez çünkü...” Sanatçılar da başka türlüsü ellerinden gelmediği için kozalarının karanlığına sığınmışlardır. Ama duyguları sözcüklerle algılamak yaşamın damarlarından koparmaz onları. Dünyaya kendilerinin ve insanın doğasında var olan özellikleri tamamlamak üzere geldiklerinin bilincindedir. İnsanın, doğasındaki özgürlük gereksiniminden kopararak........

© Cumhuriyet


Get it on Google Play