Bir Davanın Düşündürdükleri: Toplumsal Cinayet |
Golding’in “Sineklerin Tanrısı” romanı, dünyanın en güzel adalarından birinde geçer: Mercan. Bir avuç okul çocuğunun yolu zorunlu olarak bu cennetten fırlamış ıssız adaya düşer. Çocuklar başlangıçta uygar toplumun baskılarından uzak, örnek bir düzen kurmak ister. Ancak iki çocuğun başlattığı iktidar savaşı kısa sürede her şeyi değiştirir. Hepsi giderek hayvanlaşır, korkunç bir kişiliğe bürünür. Kendi sonlarına yine kendileri kararlarını verir: “İnsandan başka bir canavar yok belki de...”
***
Golding insanların çocukluktan başlayarak canavarca hislerinin olduğunu bir roman üzerinden kanıtlamaya çalışıyordu. Gerçekten çocuk ve çocuklukla ilgili hepimizin genel bir yargısı vardır. Her şeyden önce onlar küçük bedenleri nedeniyle korumasız, savunmasız, masum, su katılmamış iyilikle dolu, en önemlisi de dinsel bir bakış açısıyla günahsızdır. O zaman bu küçücük çocukların bedenine kötü ruh filan mı girmiştir? İnsanların kötü ruhlar tarafından ele geçirilme fikri üzerine çok sayıda yorum ve uygulama vardır. Nitekim ortaçağda ve hatta 18. yüzyıl Avrupa kırsalına kadar insanların, özellikle de cadı olduğu savıyla kadınların yakılması buna örnektir. Mesele çocukların içine kötü ruh girme fikri olunca işler değişir. Acımayla karışık bir nefret duygusu içimizi sarar. Kötülüğün insanın doğasında olmadığına, neredeyse yabancı bir istilacı tarafından ele geçirildiğine ilişkin faydasız önermeler vardır.
***
Oysa sınıfsal uçurumun büyük olduğu dönemlere çocuklar kefeniyle dolaşır. Samed........© Cumhuriyet