Bayram çocuklar için güzeldir
Solmuş fotoğraftan bir çocuk bakıyor. Üstünde bahriyeli kıyafeti. Saçlar özenle taranmış. Dahası bembeyaz şort gömlek takımını koruma sorumluluğu yüklenmiş. Ayakkabılar gıcır. Peki çocuk mutlu mu? Daha ilk günden giysisi kirlenirse ertesi gün bayramlığından mahrum kalacak. Oysa doya doya koşmak istiyor, arkadaşlarıyla sokak sokak dolaşıp şeker toplamak... harçlığını kotarırsa lunaparka gitmek. Bir dönem neredeyse bütün çocuklara giydirilirdi bahriyeli giysisi. Babamın da öyle bir fotoğrafı var. Sanırım dedem de ilkokuldayken bana almıştı. Birkaç kere giydim ya da giymedim. Öylece kaldı yıllarca askıda. Tarık Dursun K.’nin belki de bu nedenle “Bahriyeli Çocuk” öyküsünü pek severim. Güzelce kıyafeti giydirilmiş çocuk. Önce fotoğraf çektirilmeye götürülmüş. Hemen ardından da bayram yerine gidecek. Ama babası her zamanki gibi verdiği sözü anımsamıyor. Annesi götürecek onu lunaparka. “Çocuk olmuş babalara pek rastlanmaz; ama anneler çocuklarıyla çocukturlar. Çocuklarıyla birlikte onlar da ancak büyürler” diyor Tarık Dursun K. öyküsünde. Çünkü babalar hep giderler öyle ya... hatta bazen günlerce gelmezler.
***
Melih Cevdet Anday’ın “İçerdekiler” oyununda ise yıllar sonra bir çocuğun gözünden anlatılır bayram günleri. “On üç yaşındaydım. Ortaokula gidiyordum. Babam öleli iki yıl olmuştu. Yoksul düşmüştük. Annem terzilik yapıyordu. Zar zor geçiniyorduk. Büyük bir evin iki odasında oturuyorduk.........© Cumhuriyet
visit website