Yok hayır; belli grupları, beli kimlikleri, belli siyasetleri “dışlamayı”, “düşmanlaştırmayı”, “hainlikle suçlamayı”, muhalifleri, “çöp”, “çukur” diye nitelemeyi, halkı birbirine düşman etmeyi, ikide bir iç ve dış siyaset değiştirip dostu düşman, düşmanı dost yapmayı ve tetikçi yazarları bile aptala dönüştüren virajları, özetle “psikolojik, sosyolojik zehirlenmeyi” kastetmiyorum:
Resmen ve alenen, halkın aflatoksin, Salmonella gibi zehirlerle zehirlenme sürecini anlatmaya çalışıyorum.
Bir ülkede üretilen gıdalar halkı zehirliyorsa, bu cinayetin sorumlusu kimdir?
Elbette o ürünlerin üretimini kontrol etmeyen iktidardır.
Ve elbette o iktidarı yönetime getiren ve bu ihmali cezalandırmayan siyasettir.
Ve elbette, o siyaseti üreten rejimdir!
Türkiye’de rejim, “Demokratik Parlamenter Rejimden”, “Şahsım Devleti Rejimi”ne dönüşmüş, totaliterliğe doğru evrilen otoriter bir rejimdir.
Dolayısıyla, Türkiye’de, vatandaşının zehirlenmesini engellemeyen, engelleyemeyen sorumlu, “Şahsım Devleti Rejimi”dir.
En son zehirli ürün haberi Cumhuriyet’te yer almıştı:
“Yeni yılın ilk 3 gününde 4 ürün gümrükten döndü!
AB Komisyonu Gıda ve Yem için Hızlı Alarm Sistemi yeni yılın ilk 3 gününde........© Cumhuriyet