Türkiye bugünlere siyasal cinayetlerle getirildi:
Siyasal cinayetlerle, önce 12 Mart 1971 Askeri Darbesi’nin önü açıldı.
Kıbrıs Harekâtı’nı yapan Ecevit’in Erbakan ile yaptığı ortak hükümeti bozması sağlandıktan sonra, dinci, ırkçı ve liberal sağ partilerin uzun süren müzakereleri sonucunda 1975’te kurulan Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti zamanında, Meclis’te sadece 3 sandalyesi bulunan MHP’ye, “Güvenlikten Sorumlu Başbakan Yardımcılığı” verildi.
1975’ten sonra, siyasal cinayetler, çift rakamlı sayılardan üç rakamlı sayılara fırladı.
Bu dönemde birçok Demokrat, Atatürkçü, Laik ve solcu yazar, akademisyen katledildi, Kahramanmaraş ve Çorum katliamları yaşandı.
Böylece 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’ne gidildi.
1990’lı yıllarda, Prof. Muammer Aksoy’un katliyle, yeni bir siyasal cinayetler dalgası başladı.
Sonunda, yine bir Ecevit Ortak Hükümeti, bu kez, Bahçeli tarafından bozuldu ve bugünkü iktidar oluştu.
***
“Siyaset”, Demokratik bir toplumda, bir ülkeye en üst düzeyde hizmet etmek sanatıdır.
Günümüzün çağdaş devlet yapısında, cinayetin bir siyasal araç olarak kullanılması, kesinlikle kabul edilemeyen, düşünülmesi bile yanlış olan bir yöntemdir.
Ama Ortaçağ Devletleri’nin monarşik yapılarında, kralların, sultanların, padişahların katledilmeleri ya da rakiplerini, düşmanlarını katletmeleri, o dönem siyasetinin “normal araç ve yöntemlerinden” biri olarak tarihe geçmiştir.
Türk-İslam tarihinde, düşmanları ya da rakipleri tarafından katledilen ve/veya onları katleden pek........