menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kartalkaya'daki otel ve demokrasimiz aynı gün yanarken...

28 16
23.01.2025

Kartalkaya’daki yangın bütün ülkeyi dehşete düşürdü ve yüreklerimizi dağladı. Alevler insanları öldürdü, aileleri söndürdü, ülkeyi yasa boğdu. Vefat eden vatandaş sayısının her an artıyor olması bizi kahretti. Bu korkunç felakette hayatını kaybeden herkese baş sağlığı diliyorum. Bu trajedide yine hiç kimse istifaya gerek görmedi. Olağan sahneler devam etti. Otel şayet Turizm Bakanlığı denetimindeyse, zaten belediye oraya karışamaz, bu herhalde biliniyor değil mi? Merak ediyorum yine CHP’li belediyeden mi insanlar kurban seçilecek?

Ne kadar acıdır ki Bolu’da yaşananlarla aynı gün, demokrasimiz de yanıyordu… Türkiye’nin yangını tüm ürkütücü bilançosuyla keşfettiği günün sabahında önce CHP Gençlik Kolları Başkanı Cem Aydın gözaltına alındı, ardından İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu hakkında jet bir suç duyurusu yapıldı. “Bu nasıl bir ülke, neler yaşıyoruz?” diye insanlar birbirleriyle panik içinde konuşurken, yaranın üstüne tuz basar gibi Ümit Özdağ’ın Ankara’da akşam yemeği yerken bir restorandan apar topar götürülüp gözaltına alındığı haberi bomba gibi patladı. İşte bu bardağı taşıran damla oldu. O anda herkes Bolu’daki yangına paralel olarak, aynı büyüklükte bir ateşin demokrasimizi yakmaya başladığını fark etti.

Eskiden kör topal da olsa ilerleyen, “Türkiye çapında” bir siyasi ortamımız vardı. Artık demokrasi “varmış gibi” davranılan tam bir üçüncü dünya ülkesi haline dönüştük. Güya özgür basın var, seçimler var, partiler var, sosyal medya var, konuşulan tartışılan fikirler var… Halbuki işin özünde ceza aldığı için kapatılan televizyon kanallarından attığı tweet yüzünden evi basılan lise öğrencisine kadar, suçunu algılayamadan hapse atılan ve orada yıllarca tutulan kitle örgütü aktivistinden haklarında sürekli soruşturma açılan, fezleke düzenlenen en önemli siyasi kişiliklere kadar, ülkede kimse haklarının ve ifade özgürlüğü sınırlarının nerelerde başlayıp bittiğini bilmiyor.

Türkiye, genç demokrasi tarihinde birçok kriz yaşadı. Bunların birincisi ve en önemlisi Demokrat Parti’nin 1950’ler boyunca ve özellikle 1960’a merdiven dayayan yıllarda kendisini iktidara taşıyan demokrasiden korkması ve basın özgürlüğü ile beraber ana siyasi rakibi olan CHP’yi yok etme girişimiydi. Hapse atılan gazeteciler, aşağılanan üniversite hocaları, öğrenciler, kapatılmaya çalışılan ana........

© Cumhuriyet