Hangi hatalar zinciri bu uçurumu hazırladı?

İnsanlarımız şaşkın. Hayatlarının nasıl bir döneme denk geldiğine inanamıyorlar. 30 yaş ve altındakiler, bu rejimden başka hiçbir şey bilmiyorlar. 50 yaşında olanlar, 30 yıl önce gerek geleceklerine, gerek Türkiye’ye çok farklı bir biçimde güven duyuyorlardı. Bugün ise çoğu insan yurtdışına çıkıp yeni bir yaşam kurabilme ümidiyle yanıp tutuşuyor. Yapılan önemli alımların KDV’li fiyatlarının - yurtdışı bedellerine oranla- iki katı olmadığı, enflasyonun alım değerini ve yaşam kalitesinin her yıl belki % azaltmaya devam etmediği, her gün kadınların, çocukların, kedi ve köpeklerin öldürülmediği, sokakların şiddet ve kan kokmadığı alternatifler var önlerinde… Asgari ücretin bile güzel yaşamalarına ve sosyalleşmelerine olanak sağladığı bir medeniyette hayatlarına devam etmek istiyorlar. Daha önce de yurtdışına yaşamaya giden çok vatandaşımız oldu. Bu dünyanın her yerinde her zaman olmuştur. Ama olay hiçbir zaman kaçarcasına, evini yurdunu terk etmek şeklinde bir senaryodan kaynaklanmıyordu! (Belki 12 Eylül öncesi hariç) Bugünse gençlerin çoğu bu ülkede Suriyelilere verilen hakların ve ayrıcalıkların kendi statülerinden katbekat üstün olduğunu görüyorlar. “Demokrasi”nin artık Türkiye’de anlamsız bir kelimeye dönüştüğünü üzülerek izliyorlar…

Peki Türkiye Cumhuriyeti bunu hak etti mi? Hangi kesimler, hangi hataları ısrarla yaptılar? Birkaç örnekle hatırlatayım:

- Yakın tarihimiz hakkında yapılan yorumların çoğunun maalesef oportünist ve “politik olarak düzgün” (politically correct) görünmek için ortaya atılan riyakâr cümlelerden ibaret olması!

- Parti içi ve partiler arası ilişkilerin, genellikle siyasilerin birbirini “yemek” için oluşturdukları bir “açık büfe”ye dönüşmesi…

- 1993’te, tam 32 yıl önce bugün geleceğimiz noktayı birebir anlatan Taban Operasyonu’nun bütün uyarılarına rağmen; CHP, SHP ve DSP’nin birleşmemiş, ortak aday çıkarmamış ve adaylıklarda “birbirinden oy çalmamak için alan paylaşımı” önerisine bile tenezzül etmemiş olmaları! Bugün yaşadığımız her şeyin 1994 yerel seçimleri öncesi yapılan bu ikazların sözde liderler tarafından yok sayılmış olmasından kaynaklanıyor olması

- Yıllarca halkı sürükleyen bir dinamik oluşturan Bülent Ecevit’in, 12 Eylül sonrası adeta solu birleştirmemeye yeminli bir siyasetçi gibi davranması, kendisini bu uğurda uzlaşmaya davet eden her heyeti, Partiyi, yazarı veya hareketi “yok hükmünde” sayması

- Merkez sağın uzun yıllar anti-laik siyaseti........

© Cumhuriyet