Anayasaya aykırı mıydı? Ali Fuat Başgil ve Tahkikat Komisyonu

27 Mayıs hareketinin 64. yıldönümü nedeniyle değerli gazeteci Sedat Ergin, “27 Mayıs’ın Sancılı Sayfaları” başlığını taşıyan bir yazı dizisi yayımladı.

Bu yazı dizisinde 1961 Anayasası’nın halkoylamasıyla kabul edilişinden sonra 1961 Ekim ayında yapılan seçimler sonunda ortaya çıkan siyasal tablo ve zor dönem anlatılıyor.

1961 Ekim seçimlerinde senatör seçilen Prof. Dr. Ali Fuat Başgil’in Cumhurbaşkanlığı adaylığından vazgeçmesi için kendisine yapılan baskı üzerinde duruluyor.

Kuşkusuz bu baskı kabul edilemez. Demokrasiye aykırıdır. O günün güçleri eski Milli Birlik Komitesi üyeleri Orgeneral Fahri Özdilek, General Sıtkı Ulay, kuvvet komutanları, siyasi aktörler İsmet İnönü, Osman Bölükbaşı, Ekrem Alican’ın siyasal anılarına dayanarak yazılan ve altı gün süren bu yazı dizisi o günlerle ilgili önemli bilgiler vermiştir.

1961 Ekim seçimlerinden sonra eski Milli Birlik Komitesi’nin artık kuvveti ellerinden kaçırdıkları silahlı kuvvetler içinde “yeminli cunta” denilen bir kuvvetin ortaya çıktığı, belgelere dayanarak anlatılıyor.

İstanbul Üniversitesi’nde polisin öğrencilere uyguladığı orantısız güç sonucu, yüzlerce öğrenci yaralandı.

İşlerin tam çıkmaza girdiği ve silahlı kuvvetler içinde oluşan “cunta”nın siyasal etkisinin yükseldiği bir zaman diliminde siyasi parti liderleriyle, TSK generallerinin bir araya geldiği Çankaya toplantısında İnönü’nün verdiği demokrasi dersi üzerinde duruluyor.

Silahlı kuvvetler 1961 Ekim seçimlerinden beklediklerini bulamamışlardı ve bu duygunun yarattığı bir huzursuzluk içerisindeydiler. Meclis’in toplanmadan dağıtılmasını isteyenler vardı.

Çankaya’da generaller, siyasi parti liderlerinin katılımıyla bir toplantı yapılacaktı.

Sedat Ergin bu toplantıyı sonradan Hava Kuvvetleri komutanı olan Orgeneral Muhsin Batur’un hatıralarına dayanarak anlatıyor:

“Kuvvet komutanları, ordu komutanları, kolordu komutanları toplanmışlardı. Toplantıyı Genelkurmay Başkanı Orgeneral Cevdet Sunay açtı. Toplantının gündemini de açıkladı; ‘içinde bulunduğumuz politik ortam içinde silahlı kuvvetler nasıl bir yol izlemeli?... Meclis’in açılmasına ve demokrasiye geçişe müsaade edilmeli mi, edilmemeli mi?’”

Batur şöyle devam ediyor:

“İnönü söz aldı. Bu gibi toplantılarda konuşma genelde başkana hitap edilerek yapılır. İnönü ise bizlere generallere doğru döndü... Tok sesi ve kendine özgü şivesi ile ve biraz da sertçe şunları söyledi:

‘Bu anayasa silahlı kuvvetlerin eseri mi? Bu anayasa ve demokrasiye inanıyor musunuz? Eğer böyleyse bu işlere ne karışıyorsunuz? Bunlar meclislere ait işlerdir...’ dedi.

Uzun bir sessizlik oldu…” Aslında bu tavır İnönü’nün demokrasiye olan bağlılığının somut bir göstergesidir.

Ergin’in yazı........

© Cumhuriyet