Bana mı öyle geliyor, yoksa yalın gerçeği mi görüyorum, bilemiyorum ama sanki CHP’de yönetim değişmesine imkân veren “değişim” iddiası biraz unutulmuş ya da göz ardı edilmeye başlanmış gibi hissediyorum. Nitekim son haftalarda kimse onu ağzına almaz oldu.

Oysa 31 Mart seçiminde CHP, beklenenden büyük bir başarı sağlayınca tüm keramet “değişim” kavramında aranmıştı.

Aslında değişim, bir bakıma yaşandı. Ama bu, özellikle kazanılan yeni belediye başkanlıklarındaki makamlara CHP’li yeni yüzlerin oturmasından ibaret kaldı.

Oysa değişimin CHP dünyasında ve halkoyundaki karşılığı sadece bu değildi.

Beklenti, özellikle parti tüzüğünde ve programında yapılacak değişiklikler ve pratikte daha demokratik bir işleyişe doğru CHP’de yeni adımlar atılmasıydı.

Parti programı ve tüzüğü gibi hayli teknik ve derin çalışma gerektiren konuları şimdilik bir kenara koyuyorum.

En basit olandan ve -bir bakıma- en kolayından örnek vereyim. Üstelik eskiden uzun yıllar uygulanmış ama -yanlış anımsamıyorsam- 1990’lı yıların ilk yarısında değişmiş bir uygulamadan söz edeceğim:

CHP’nin tek parti olarak ülkeyi yönettiği yıllardan 1990’lara, daha açığı merhum Deniz Baykal’ın CHP genel başkanı olduğu tarihe kadar TBMM’deki CHP meclis grubu toplantıları, “Grubun TBMM’de izleyeceği politikaları belirleme” amacıyla toplanır, gündemdeki veya gündeme gelmesi beklenen konular üzerinde milletvekillerinin görüş açıklamalarını konuşurdu. Örneğin Meclis’e bir “gensoru” veya “soruşturma önergesi” mi verilecek, gerekiyorsa o tartışılırdı. Ya da grup yönetim kurulunun uygun gördüğü yasa önerisi veya bir yasa tasarısı üzerinde önceden görüşmeler yapılırdı. Böylece grup adına ortak görüş belirlenir hem de milletvekilleri kendilerini “anlamlı” ve “işlevli” hissederlerdi. Parti iktidarda ise grup başkanlığına verilen soru önergeleri ile bakanlar ve hükümet sorguya çekilirdi.

Kısaca TBMM Meclis grubu “bir işe yaradığını” hisseder, milletvekilleri de “görevlerini yaptıkları” duygusuna kavuşurlardı.

Grup toplantıları da şimdiki gibi tiyatro olmaktan çıkar, “gizli” yani dışarıdan hiç kimsenin katılmadığı “aile içi” toplantılar şeklinde yapılırdı. Biz -o zamanın genç gazetecileri- de grupta neler konuşulmuş, kim ne demiş, neler yaşanmış öğrenmek için çırpınırdık.

Çünkü parlamento muhabirliğinin en zor tarafı grup toplantılarını çözebilmekti.

Oysa yıllardır TBMM grupları, her siyasi parti için liderin nutuk çektiği, şov yaptığı bir tiyatro haline dönüştü. Liderler bu toplantıları partinin iç kamuoyuna, halka veya rakiplerine mesaj verme aracı olarak kullandılar.

Yukarıdaki düşüncelerimi paylaştığım hiçbir milletvekilinden “Hayır o öyle olmaz” türü bir yanıt almadığımı belirteyim.

Keza “demokrat”lığı kimseye bırakmayan hiçbir liderin de kendi parti yönetmeliklerini bu yönde değiştirmeye yanaştığına da tanık olmadım.

Gerçi “değişim” konusu üzerinde daha sonra da duracağım ama “değişim”den söz ediyorsak ve onun gerekliliğine sahiden inanıyorsak öncelikle CHP, en kolayından -bir bakıma da liderin gerçekten demokrat olduğunu sınamaya yarayacak olan bu uygulamadan- başlamalıdır.

QOSHE - ‘Değişim’ demişken... - Oktay Ekşi
menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

‘Değişim’ demişken...

8 13
20.04.2024

Bana mı öyle geliyor, yoksa yalın gerçeği mi görüyorum, bilemiyorum ama sanki CHP’de yönetim değişmesine imkân veren “değişim” iddiası biraz unutulmuş ya da göz ardı edilmeye başlanmış gibi hissediyorum. Nitekim son haftalarda kimse onu ağzına almaz oldu.

Oysa 31 Mart seçiminde CHP, beklenenden büyük bir başarı sağlayınca tüm keramet “değişim” kavramında aranmıştı.

Aslında değişim, bir bakıma yaşandı. Ama bu, özellikle kazanılan yeni belediye başkanlıklarındaki makamlara CHP’li yeni yüzlerin oturmasından ibaret kaldı.

Oysa değişimin CHP dünyasında ve halkoyundaki karşılığı sadece bu değildi.

Beklenti, özellikle parti tüzüğünde ve programında yapılacak değişiklikler ve pratikte daha demokratik bir işleyişe doğru CHP’de yeni adımlar atılmasıydı.

Parti programı ve tüzüğü gibi hayli teknik ve derin çalışma gerektiren konuları şimdilik bir kenara koyuyorum.

En basit olandan ve -bir bakıma- en kolayından örnek vereyim. Üstelik eskiden uzun yıllar uygulanmış ama -yanlış anımsamıyorsam- 1990’lı yıların ilk yarısında değişmiş bir uygulamadan........

© Cumhuriyet Spor


Get it on Google Play