Öncelikle, geride bıraktığımız 2023 yılına ait açıklanmış %5.4 oranı, aşağıya yönlü bir revizyonla %5.1 olarak düzeltildi. Söz konusu manşete ulaşılmasında, seçim ve deprem ekonomisi faktörlerinin ağırlıklı rol üstlendiğini hatırlatmak yerinde olacaktır. Aynı tespitin, içinde bulunduğumuz yılın ilk çeyreğine ait %5.3 oranındaki büyüme rakamı bakımından geçerli olduğunu vurgulamak gerekir.
İkinci çeyrek (Nisan-Haziran) dönemine ait büyüme verileri; keskin bir düşüşle, %2.5’luk bir manşet olarak ortaya çıksa da, mevsim ve takvim etkilerinden arındırıldığında sadece %0.1 oranına işaret ediyor. Teknik olarak “pozitif” değere işaret eden ve %0.6 lık daralma tahminlerine göre daha pozitif olan bu rakamın; ekonomide stagflasyon ve devamında resesyon konjonktürlerinden uzak kalacağına dair kuvvetli ve inandırıcı zemin sağlayamadığı açıkça görülüyor. Sınırlı büyüme oranına en büyük katkının; hizmet ve inşaat kulvarlarından kaynaklandığı ve artan vergi etkisi bulunduğu izlense de, sanayideki daralma olgusu kaygıyla not ediliyor. %1.8 oranına gerileyen bir sanayi katkısının; gelecek dönemler için hedeflenmesi gereken “sürdürülebilir ve kalkınmaya tahvil edilebilir büyüme” tablosu için sıkıntılı bir gelişme olduğu biliniyor. Üstelik, bu noktada ağırlık ve önemi ortada olan imalat sanayi manşetinin, daha da aşağıda; %2.9 tabanında bir daralma tablosu ortaya koyduğunu ıskalamamak gerekiyor! Nihayet, yüksek enflasyon ile kaim tüm ekonomilerde, her kapsamdaki büyüme (GSYH’daki artış) manşetlerinin; “hormonlu/şişirilmiş büyüme sendromu” boyunduruğundan kurtulamayacağı not edilmelidir.
Ağustos ayına ait güncel dış ticaret rakamları; ihracatın ithalatı karşılama oranı bakımından olumlu bir gelişmeye işaret etse de, ancak u düzeylerine ulaşan Ocak-Ağustos ortalamasının iyileştirilmeye muhtaç olduğu görülmektedir. Aynı gözlem; cari........