31 Mart seçimlerine geri sayım yaşanan Ocak-Mart döneminin; “seçim ekonomisi” koşullarının ana ekseni oluşturduğu “rutin-dışı” bir ekonomik dönem kimlik ile niteliği taşıdığı unutulmamalıdır. Büyük deprem yıkımının yol açtığı yeniden inşa faaliyet ve harcamaları ile birlikte, sıkılaştırıcı politikalara yer veril(e)mediği; % 5.7 büyüme performansı ile adeta konfirme edilmiş olmaktadır. Nitekim büyümeye en fazla katkı; .1 oranı ile İnşaat ve hemen onu takiben; .4’ lük pay ile Vergi artışlarından kaynaklanmıştır. İnşaattaki büyümenin; Tarım ve Sanayinin birlikte toplamını aştığı, ayrıca not edilmelidir. Kamu harcamalarındaki %3.9 oranındaki önemli artışı da geride bırakan hanehalkı nihai Tüketim Harcamaları, büyümenin ana destekçisi olmuştur. Yeni ekonomi modelinde; “düşük kur-enflasyon-cari açık” üçlü hedefi ekseninde, talep/tüketim tarafının kısılmaya çalışıldığı düşünülürse, ilk çeyrek özelinde bu sonucun henüz elde edilemediği ortaya çıkmaktadır.
Son onbeş çeyreklik dönemde sürekli büyüme grafiği çizen Türkiye ekonomisi, ilk çeyrek sonunda 1.2 trilyon dolarlık bir büyüklüğe ulaşmıştır. Ancak, GSYH büyüklüğünün v oranında, öne çekilen talep-stoklama etkisi ile artan, Tüketim Harcamaları kaynaklı büyüme yapısının kırılganlığı ve sıkılaştırıcı / dezenflasyonist politikalara karşıt duruşu dikkate alınmalıdır. Yılbaşındaki ücret zamları; enflasyon oranı altında borçlanma imkanları, miktarsal sıkılaştırmaya geçil(e)memiş olunması ve zengin kesimin yüksek kazanç elde etme-harcamayı sürdürmesi faktörlerinin varlık ile katkıları ortadadır. Bu sıkıntılı bileşimin; sürdürülebilir/enflasyondan arındırılmış kalkınma ile harmanlanmış bir büyüme tablosunu adeta perdelediği bilinmelidir.
Nisan ayına ait en güncel dış........