Çin Seddi’ni ilk kez gördüğümde, hayranlık, büyülenmişlik ve şaşkınlık duygularına kapılmıştım. Dağlar boyunca göz alabildiğine uzanan bu tarifsiz yapı, resmen insanın zihnini ele geçiriyor, tasavvurunu uyuşturuyor, bir yandan da kalbini okşuyordu. Beijing yakınlarındaki ziyarete açık bölgelerine birkaç kez gittim ve her seferinde aynı duygularla, adeta gözlerime inanamayarak ayrıldım. Hayal etmenin, kavramanın çok zor, ilham verici güzelliğini tanımlamanın imkânsız olduğu devasa bir duvar, yüzyılların gizemini barındıran bir bilmeceydi burası. Sonrasında, Çinlilerin, “Çin Seddi’ne çıkmadan kahraman olunmaz!” dediği bu uçsuz bucaksız ve insanüstü yapıyla ilgili ne buldumsa okumaya ve seyretmeye çalıştım.
Tastamam aynı şey, Çin’in eski başkentlerinden Xian’daki Yeraltı Heykel Ordusu-Terracotta için de geçerli. İnsan aklını zorlayan, gördüklerinize inanmanın hiç kolay olmadığı, karşısında deyim yerindeyse donup kaldığınız, “İnsan bunu nasıl düşünebilir?” diye sormadan edemediğiniz, toprak altında her biri farklı yüz çizgilerine sahip binlerce asker heykelinin sıralandığı bir müze… 60 kilometrekarelik bir alana yayılan, imparatorlarını ölümünden sonra da korumak için yüzyıllardır nöbet tutan toprak askerleri barındıran bir mezar…
İşin ilginci, Çin Seddi de Yeraltı Heykel Ordusu da aynı insanın, Çin’deki yedi krallığı birleştirip ülkeye adını veren ilk imparator Qin Shi Huang’ın hayal gücünün ürünleri. M.Ö 221’de Çin’in kuzeyini boydan boya kapatacak bir savunma duvarı inşa etmeye karar veren........