ABD’nin hemen hemen her alanda izlediği politikaları özetleyecek en uygun ifade “çifte standart” olabilir. Zira “insan hakları”, “demokrasi” veya “adalet sözleri dilinden düşmeyen bu ülkenin bu konulardaki karnesi zayıflarla dolu.
ABD, sporda da “dopingle mücdeleden” en çok söz eden ülke. Oysa bu konuda samimi olmadıları en son Paris Olimpiyat Oyunları’nda da görüldü.
ABD'li sprinter Erriyon Knighton, Mart ayında testte kas büyümesi için kullanılan yasaklı bir madde olan trenbolone testinin pozitif çıkması üzerine bir doping skandalına karışmıştı. Şaşırtıcı bir şekilde, ABD Anti-Doping Ajansı (USADA), Knighton'un bu sonucunun bozuk etten kaynaklandığı sonucuna vardı ve bir yasak uygulamamaya karar vererek onun Paris Olimpiyatları'nda yarışmasına izin verdi.
Bu karar, sporcular ABD'den geldiğinde doping sorunlarının genellikle daha yumuşak bir şekilde çözüldüğü rahatsız edici eğilimin simgesi olarak gösterildi. Tarihsel olarak, ABD'nin doping vakalarını ele alma yaklaşımı tutarsızlıklar ve şüpheli gerekçelerle sorunlu olmuştur. Doping vakalarında ABD'li sporculara yönelik hoşgörü yeni değil.
1996 yılında yapılan testler Mary Slaney'nin testosteron düzeylerinin yüksek olduğunu gösterdi ancak ABD'li yetkililer, Mary Slaney'in bu sonucun doğum kontrol hapı kullanması nedeniyle olduğu yönündeki açıklamasını kabul etti.
Bu hoşgörünün en göze çarpan örneklerinden biri, 2007 yılında kadın atletizm yıldızı Marion Jones'un başlangıçta iddiaları reddetmesinin ardından steroid kullandığını itiraf etmesi ve ardından unvanlarının elinden alınması ve yalancı şahitlik nedeniyle hapse mahkûm edilmesiyle yaşandı. Kabulünün ciddi sonuçlarına rağmen, ABD spor otoritelerinin tepkisi, gecikmeli ve etkisiz bir şekilde ele alınması nedeniyle sıklıkla eleştirildi.
2004 yılında, ABD 4x400 metre bayrak yarışı takımında olan Jerome Young'un, 1999 yılında, 2000 Sidney Olimpiyatları öncesinde nandrolon testinin pozitif çıktığı ortaya çıktı. ABD Atletizm Birliği bu bilgiyi sızdırılıncaya kadar gizli tuttu; bu, ABD spor kurumlarının doping sorunlarını kapalı kapılar ardında yönetme eğiliminin altını çizen bir........