ABD’de 5 Kasım’da yapılacak başkanlık seçimleri, önce Cumhuriyetçilerin adayı, eski başkan Donald Trump’a yönelik suikast girişiminin sonra da ABD Başkanı, Demokratların adayı Joe Biden’in adaylıktan çekilerek, yerine başkan yardımcısı Kamala Harris’i önermesinin ardından farklı bir görünüm aldı. Seçim yarışı, başka bir aşamaya geçti.
Fakat şurası kesin, kim başkan seçilirse seçilsin, ABD hegemonyasındaki zayıflamayı durdurması olanaksız.
Neden mi? Tartışalım.
Yıllardır ABD’de hayli sertleşen siyasal iklim, toplumsal fay hatları, kültürel gerilimler, sınıfsal uçurumlar, seçim kampanyalarına da yansıyor. Seçim kampanyaları son dönemde çok sert geçiyor. Başkan adayları, birbirlerini oldukça acımasız ifadelerle eleştiriyorlar, suçluyorlar. Bu durum elbette sadece kampanyayla ilgili değil. Asıl önemlisi, ABD; küresel ölçekte ekolojik hakimiyeti, hegemonya kabiliyeti, ekonomik gücü zayıflayan bir devlet. O yüzden, ister Cumhuriyetçi ister Demokrat başkan seçilsin, başkan ister kadın ister erkek olsun, ister beyaz tenli ister esmer tenli olsun, yükselen bir gücün değil, gerileyen bir gücün başkanı olacak. Adaylar da bu gerçeği çok iyi biliyorlar.
Cumhuriyetçiler, son yıllarda, geleneksel olarak oy almakta zorluk çektikleri, daha çok Demokratların seçmen tabanını oluşturan azınlıklardan Afrika, Asya, Latin........