Şam düştü, sesi Washington’dan geldi
8 Aralık’ta Esad’ın Suriye’ye sığınmasının ardından gelişmeler baş döndürücü bir hızda ilerliyor. MİT Başkanı İbrahim Kalın Şam’a sürpriz bir ziyaret düzenleyerek Emevi Camiinde namaz kıldı. Aynı gün ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken apar topar Türkiye’ye geldi. Perşembe akşamı Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Cuma günü ise Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüştü. Görüşmede özetle Blinken şunları talep etti:
-kapsayıcı ve mezhepçi olmayan,
-azınlıkların ve kadınların haklarını koruyan,
- devletin kurumlarını koruyan ve insanlara hizmet sunan,
-onları güvence altına almak
-kimyasal silahlarla ilgilenmeyen
-aşırılıkçı gruplarla herhangi bir ittifakı reddeden
-Suriye'nin terörizm için bir üs olarak kullanılmaması
- Suriye'nin komşularından hiçbirine herhangi bir tehdit oluşturmayan bir hükümet.
Özellikle, Blinken’ın Suriye’nin komşularına tehdit olmaması gerektiğin söylerken açıkça Suriye’nin en önemli komşusu Türkiye’yi kastetmiyordu. Blinken’ın kastettiği komşu tabii ki İsrail’di. ABD, her zaman ki gibi üstenci bir bakış açısıyla meseleye yaklaşarak taleplerini adeta bir ültimatom tarzında sıraladı. Bu ABD’nin geleneksel diplomasinin bir parçası. Sürece katılmak ya da ortak olmak yerine süreci yönetmek ve kontrol etmek istemektedir. Blinken’ın ziyaretini de bu bağlamda görmek lazım. İki amacı var; süreci kontrolü altına almak ve İsrail için güvenli bir Suriye oluşturmak.
Blinken, ziyaretinin ana teması terörden arındırılmış bir Suriye görüntüsü verse de Türkiye için büyük bir terör sorunu olan Fırat’ın doğusundaki kendisine Suriye Demokratik Güçleri diyen YPG-PYD-PKK varlığı konusunda hiç adım atacak gibi görünmüyor. Aksine onları böyle elinde silahıyla kabul edin modunda. Ürdün’de Arap ortaklarıyla bir toplantı ayarlayarak Suriye’yi görüştü. Bir başka deyişle Suriye meselesine Arap ülkelerini ortak ederek Türkiye’yi süreçte zayıflatmak istemektedir.
Aslında masasını toplaması gerekirken mekik diplomasisine çıkan Blinken’ın........
© CGTN Türk
visit website