Perşembe günü Filistin Cumhurbaşkanı Mahmut Abbas TBMM’de konuşmasını yaparak dünyaya önemli mesajlar verdi ve süreci "ya zafer ya şehadet" olarak tanımladı. Ancak dünyanın gözü önünde yaşanan Gazze trajedisi sadece bir vahşet mi yoksa aslında daha büyük bir planın, projenin ilk adımı mı? Esasen tartışılması gereken mesele bu sorular. İsrail ne Birleşmiş Milletler Teşkilatı'nı tanıyor ne onu oluşturan kuralları ne de uluslararası hukuku. Öyle ki uluslararası toplumun en yüksek yargı organı olan Uluslararası Adalet Divanı'nın aldığı kararları bile hiçe sayıyor, yetmiyor Güvenlik Konseyinin aldığı kararlara hiçe sayıyor. Peki İsrail bu gücü nereden alıyor?
Kuşkusuz, İsrail, bu gücü ABD’den alıyor. Mahmut Abbas, TBMM’de Gazze’de akan kanın durmasını isterken aynı saatte İsrail de ABD’nin onay verdiği 20 milyar dolarlık silah paketini kutluyordu. İçerisinde 50 F-35 uçağının bulunduğu bu paket İsrail’in elinde sadece roket, el bombası, ev yapımı bomba ve piyade tüfeği olan bir direniş grubuyla meskun mahalde mücadelesi için oldukça fazla ve orantısız. 7 Ekim’den beri İsrail’in gizliden gizliye ABD tarafından silahlandırıldığını unutmayalım. Tıpkı Dedeağaç’ta olduğu gibi, tıpkı Rodos’ta olduğu gibi, ABD İsrail’i adım adım silahlandırıyor. Ortadoğu’ya İsrail üzerinden büyük bir askeri yığınak yapıyor.
ABD açıkça İsrail’in üzerinden Ortadoğu’yu İsrail ekseninde bir blok haline getirmeye çalışmaktadır. Son dönemde Çin’in Ortadoğu’ya yönelik politikaları ve açılımı özellikle İran ve Suudi Arabistan ilişkilerinin Çin’in arabuluculuğunda normalleşmesi ve buna bağlı olarak Suudi Arabistan’ın Husiler ile olan çatışmasını sona erdirmiştir. Ortadoğu’da hep Batıdan esen rüzgar tersine çevrilmiş, rüzgar bu defa Doğu’dan esmeye başlamıştır. Özelikle, Suudi Arabistan Shanghai İşbirliği Örgütü’ne diyalog ortağı olmuş ayrıca BRICS’e üye olmuştur.
Bu süreç içerisinde Çin, İsrail ve Filistin taraflarına eğer arzu ederlerse Filistin sorunu konusunda da arabuluculuk yapabileceğini söylemiştir. Netanyahu, 7 Ekim eylemi olmasaydı Beijing'i ziyaret edecekti ve Çin’in bu teklifine belki olumlu ya da olumsuz yanıtı orada verecekti.
Son dönemde, Çin’in kazan-kazan ilkesi üzerine kurulu somut projelerle Ortadoğu’da etkili olmaya başlaması en fazla Washington’ı rahatsız etmiştir. Hatırlanacağı üzere, önceki ABD Başkanı Trump, Ortadoğu ülkeleriyle İsrail arasında bir barış sağlamadan ABD’nin Çin’e ve Rusya’ya karşı Ortadoğu'da etkin bir güç olmasının mümkün olmayacağı görüşünden yola çıkarak İsrail’le Arap ülkeleri arasında zorlama bir barış süreci başlatmış, İbrahim Anlaşmaları denen süreç bu şekilde gelişmiştir. İsrail ile........