Özkan Saçkan İle Günün Kitapları 16 Kasım 2025 |
Kitapçıların raflarında yer alan 6 kitabı sizler için yorumladım
ÇÜRÜMENİN SALTANATI: Akıl dondurucu olayların can alıcı noktalarına ayna tutup kapsamlı yorumlarını yaparken buzdağının görünmeyen derinliklerine iniyor.
DÜŞMANLAR: Yurtseverlik, adalet ve vicdanın sınandığı bu hikâye, savaşın insana dair en yakıcı sorularını yeniden hatırlatıyor.
ONU AYIŞIĞINDA ARAMAK: “Kibirli bir adam, çok sevdiği annesinden aile ocağına dair saklı gerçeği öğrenmeyi arzular. Ölümcül bir kazadan sonra bir genç kız, eski dostuna son bir soru yöneltmek ister.
AŞK: “En dikkat çekici kadınlar, kendine aşık, kendini seven kadınlardır. Onların aralarında öyle bir özgüven vardır ki, nereye girseler kendilerine baktırırlar.”
ARINIŞ: Bu kitap bir başucu rehberi, bir tefe’ül pusulası, bir uyanış çağrısıdır. Sayfalarını rasgele açın… Belki de aradığınız cevap çoktan sizi bekliyordur.
PUSULA: Kitap, belleğin ritmine kapılmış bir zihnin kıvrımlarında dolaşırken klasik müzikten tasavvuf ezgilerine, Goethe’den Aragon’a uzanan kültürel bir harita açar.
İşte o kitaplar;
Ahlaklı olmanın koşulu, dindar olmak mıdır sadece?
MEHMET Ulusoy’dan ÇÜRÜMENİN SALTANATI. Bir ulusun geleceğinin güvencesi, umudu, yaşamsal enerjisi nedir; hangi kaynaklardan beslenir? Hangi koşullarda bu enerji yükselir ve toplumu ilerletir, hangi koşullarda kaynağından kopar, çöker, tükenir, yaşamsal gücünü yitirir?.. Ve yeniden nasıl canlandırılır, ayağa kaldırılır? Akıl almaz cinayetlerin, ahlaksızlık ve utanmazlıkların olağan hale gelmesi, toplumun adeta bir cinnet hali yaşaması ne anlama geliyor? Yurttaşlarda güven duygusunu, hoşgörüyü, paylaşma ve dayanışma ruhunu, sevgi, saygı bağlarını çökerten olayları, davranışları nasıl açıklayabiliriz? Adaletsizliğin, vicdansızlık ve ahlaksızlığın zirve yaptığı, zengin ile yoksul arasında büyük uçurumların oluştuğu; gerçeğin değil yalanın, sahtenin, bilimin değil cehaletin ve hödüklüğün itibar gördüğü; yetkin, uzman kişilerin değil liyakatsizlerin devleti işgal ettiği bir ülke haline nasıl geldik? Ahlaklı olmanın koşulu, dindar olmak mıdır sadece? Neden ahlaki çöküş ve çürüme derinleştikçe, bir avuç süper zenginin artan lüks ve şatafat tutkusu ile yobazlık, kulluk ve sadaka kültürü atbaşı gidiyor? Böylesi bir ülkede köklü toplumsal değişim ve dönüşümler olmadan çözüm ve çıkış mümkün mü? Yazar, bu soruların yanıtlarını, felsefi, toplumsal, kültürel çeşitli boyutlarıyla, yaşamın içinden, olanca çarpıcılığı, yakıcılığı ve........