Doğa Kurulan Estetik Bir Diyalog: Yeryüzü Bir Sergi Alanı Olabilir mi? |
İlkel insan, mağara duvarlarına yağmurun izini, şimşeğin kırılgan çizgisini düşürdüğü günden beri sanat ile doğa arasında kopmayan bir bağ var. Bu bağ, yalnızca bir manzaranın resmedilmesi değil; insanın yaşadığı çevreyi anlama, ona anlam yükleme ve onunla ilişki kurma çabasının en eski hali. Bugün ise bu ilişki, romantik bir hayranlıktan çok daha fazlasını ifade ediyor. Çünkü doğa artık yalnızca ilham veren bir arka plan değil; korunması, onarılması ve yeniden düşünülmesi gereken kırılgan bir varlık.
Avrupa Yüksek Rönesans'ında doğa, uyumun ve düzenin simgesiydi. Natüralist ressamlar onu gerçekçi detaylarla betimledi. Ancak her manzara, doğanın kendisi değil; sanatçının bakışından süzülen bir versiyonuydu. İşte bu farkındalık, doğayı 2. Dereceden bir konu olmaktan çıkarıp, insanla ilişkisi olan bir varlık olarak düşünmenin kapısını araladı ve bu ekol başlı başına bir peyzaj kategorisi yarattı. Sanatçılar,........