“İspor Nedir?”

Galiba bu da medyada birkaç gün yer alıp sonra hızla unutulan olaylardan biri oldu. Bu sonbahar aylarında (eylül veya ekim) Ayvalık’tan Midilli’ye giden teknelerden birine binmek isteyen bir ambülans, içinde hasta bulanan bir ambülans, tekneye girememişti, adaya geçmek isteyen tatilci otomobilleri yol vermeyi reddettiği için. Hasta niçin Ayvalık’tan Midilli’ye yetiştirilmek zorundaydı, daha yakın ve daha teşekküllü bir hastane yok muydu, deniz yoluyla Midilli yoksa kara yoluyla mesela Edremit’ten daha mı kısaydı, veya tam tersine hasta adadan mı Ayvalık’taki muhkem (?) sağlık merkezine ulaştırılmak isteniyordu, gazetelerden kesmeyi ihmal ettiğim için balık belleğimle bunları tam hatırlamıyorum. Ama geldiğim kıyı şeyinde (köy? kasaba? AVM’li mezra?) karşılaştığım genel (topyekun) zavallılık ve sefalet beni turizm konusunu “gündeme almaya” itmiş olabilir. Gelmeden önce kısmi bir kitaplık temizleme işleminde, ODTÜ’de bir iki dersini almış olmaktan şimdi biraz utanç duyduğum Yalçın Küçük’ün belki tek doğru ve güncel gözlemi olan “TİT”le ilgili yazdıklarına da tekrar göz gezdirme fırsatım oldu. Değerli anti-semit, henüz Kürt düşmanı olmadığı ve Gen. Kur. Bşk’larına “bilmem ne paşa hazretleri” demeye başlamadığı günlerde, TİT’in 70’li yıllardaki ülkücü Türk İntikam Tugayı ile inisiyallerden öteye geçen bağlantısını da vurgulayarak, Türkiye’nin belli başlı üç lümpen veya eşkiya sektörüne işaret ediyordu: tekstil, inşaat, turizm. Bugün de aynı kaptan su içmiyorlar mı?

O ambulansta yatan hastaya ne olduğunu ben bilmiyorum. Ambülans görevlilerinin bizim her model ve fiyattan otomobil sahiplerimizin inanmaya yatkın olduğu gibi hastasız ambülansı bar bar bağırtarak kendilerine yol açmaya çalışan çakallar olup olmadığını da bilemem. Bildiğim, belleğime kazınan, sadece insan ve eşya taşıyan minibüs ve kamyonet sürücülerinin değil, hem Fiat hem de Range-Rover direksiyonundakilerin de “güneş ve plaj özlemlerinden” şuncağız taviz vermeye yanaşmamış olmaları. Böyle bir gözü dönmüşlüğü anlamak kolay görünür, hele biz de aralık ayından gelecek yazın yerini ayırtıyorsak, görünmesin.

***

Haset turşusu Ahmet Rasim Şehir Mektupları’nda “İspor nedir?” diye soruyordu, henüz Beşiktaş’ın bile kurulmadığı 20. yüzyılın........

© Birikim