Siyasi Ahlak

Hep bildiğimiz gibi AKP seçim kazanarak iktidar olduğundan beri sanki iki farklı parti imiş gibi davrandı. Dönüm noktası Gezi direnişidir diyebiliriz, ama bugün bunun üstüne yazmak değil niyetim. Şu kadarını söyleyeyim. Tayyip Erdoğan’ın iktidarını başlattığı zamanki Tayyip Erdoğan değil, bu şimdiki Erdoğan olduğu kanısındayım. Ama önceki döneminde de bayağı inandırıcı bir üslupla davranabiliyordu. Sanırım partisini her türlü teorik-ideolojik etkiden bağımsızlaştırmak istiyordu ve bu ilk dönemdeki üslubu da olanlar içinde kendine en aykırı gelen çizgiydi.

Tayyip Erdoğan, partisinin kendi siyasi çizgileri ve ideolojik bakışı dışında kimseden etkilenmemesine, kendisinden başka hiçbir kültürel-ideolojik formasyonla yakınlık kurmaması gereğine karar verdi. Bu kararı verdiğinden bu yana AKP ile başta CHP, bilumum muhalif cephenin arası gittikçe açıldı. Özellikle “sol” görünümlü her şeye savaş açan Tayyip Erdoğan bu mücadelesinde kendine müttefik olarak Devlet Bahçeli’nin MHP’sini seçti.

Bu da öteki seçmeleriyle uyumlu bir tavırdı. Erdoğan’ın bu seçmeleri partisinden belirli kesimlerin görüşlerine uymuyordu; uymadığı bu kesimlerin AKP’den uzaklaşmasıyla belli oluyordu. Ancak bu “ayrılma” hareketi kitleselleşmedi. Şu son seçime kadar böyle bir eğilimden söz ettirecek bir gelişme olmadı. Ama bu seçimle birlikte durumun değiştiğini düşündürecek çok şey oldu.

Tayyip Erdoğan’ın “Bizim sizinle paylaşacak bir şeyimiz yok” yargısını açıklamasından beri gerilmekte olan ilişkiler neredeyse (adı konmamış) bir savaşa dönmüştü. İçinde elbette eleştiri, muhalefet barındıracak olan “partiler politikası” çerçevesine sığmayan bir “saldırganlık” AKP kitlesinin........

© Birikim