Ruhun gıdası

Antik Yunan’dan günümüze erişen ve hemen her sınıftan, yaştan insanın dilinde yer etmiş sözlerden biri bir süredir zihnimi meşgul ediyor. “Müzik ruhun gıdasıdır.”

Bu sözler Socrates’e atfedilse de onun öğrencisi olan ve öğretisini ölümsüzleştirmek için kendi felsefesiyle de birleştirerek yazılı metinlere taşıyan olmuştur. Ancak günümüze bu kelime diziniyle aktarılan sözün anlam bütünlüğüne bakacak olursak Socrates’in Pythagoras’tan ilham aldığını söyleyebiliriz. Pythagoras’a göre müzik ruhun temizlenmesi için bir araçtır. Onunla başlayan müzik düşüncesi müziğin eğitimi ve devlet ilişkisi üzerine Socrates’in düşüncelerine taşınır ve öğrencisi Platon ile gelişerek Aristoteles’e uzanır. O da müziğin insanın gelişimi için öncelikle ruhun eğitiminde önemli rolü olduğunu söyler.

Platon müziğin ruha etkilerini inanç, aidiyet, ritüel gibi geniş bir alanda ele alır. Müziğin toplum üzerinde etkileriyle ilgilenir? Ona göre müzik insani duyguları ortaya çıkarabilen güçlü bir aracıdır. İnsanın karakteri ve kimliği üzerinde etkisi üzerine kafa yorar ve bu noktada kimi tehlikeler sezer. İdeal Devlet düzenini kurmak için eserlerinde müziği eğitim amaçlı kullanmayı önemle savunsa da kişiyi yumuşatmasıyla, insani duyguları harekete geçirmesiyle özellikle savunma zaafı yaratacak etkisinden de kaçınmak ister. İyi yetişmiş, ahlaklı ve mutlu bireyler yaratmak için ruhun iyiliği ve güzelliğine ulaşmada müziği bir araç olarak kullanmak isterken müziğin etkisini kontrol altında tutmak ister. Otoriter devlet yönetiminin bir parçası olarak müzik enstrümanlardan makamlara kadar denetim altında tutulmalıdır. Bu tespitle birlikte asırlardan günümüze uzanan müzik ve sansür ilişkisinin temellerinin atıldığını söyleyebiliriz.

“Müzik sanatının en önemli eğitim anlamı şundadır: o, insan ruhunun en derinlerine ulaşır ve en güçlü şekilde etkiler, ritim ve armoni iyilik taşırlar ve insanı da daha iyi yaparlar” sözlerinin sahibi Platon’la başlayan müzik eğitimi düşüncesi Aristo’ya da sorular sordurur. Yıllar sonra ortaya çıkacak ‘sanat sanat için midir, toplum için mi?’ tartışmasını hatırlatacak ‘müzik eğlence için midir, dinlenmek için midir, aklın gelişimine yardım için midir?’ soruları doğar. Bu soruların yanıtını verirken de müziğin tümünü kapsadığını kabul eder.

İşte bana yeniden tüm bunları düşündüren ve yeni sorular sorduran da son zamanlarda sıklıkla yoğun şekilde hissettiğim ‘ruhun gıdası’ tezinin anti tezi duygularım oldu. Topluma sirayet eden umursamazlık ve salt kendini mutlu etme halinin temelini oluşturan kültürel yozlaşmanın ardında bir bebeğin doğduğu günden itibaren ailesinden aldıklarının yanında duyduklarıyla gelişen karakteri ve bu karakterin prototipi olmalı. Müziğe ilham veren doğanın sesinin çoktan unutulduğu, insanın doğadan koptuğu bir arabesk hâl bu.

Geçtiğimiz bayramda İzmirlilik avantajıyla çok da plan yapmadan üç günlüğüne kaçıverdiğim Sakız Adasında sakin bir limanda suyun başında........

© Birgün