HaberTürk meselesi ve siyasetsiz Türkiye |
Türkiye toplumu uzun süredir yüksek bir politik gerilim içinde yaşıyor. Seçimler, liderler, ittifaklar, sosyal medyada süren tartışmalar ve iktidardan başlayarak gündelik hayatın her alanına sirayet eden ayrıştırıcı dil, toplumun “fazlasıyla politize” olduğu izlenimini yaratıyor. Ancak bu tabloyu yaratan yoğun politizasyon, paradoksal biçimde siyasetin kulvarına giremiyor. Milyonlarca insanı doğrudan etkileyen temel sorunlar neredeyse hiç konuşulmuyor. Yoksulluk, işsizlik, yolsuzluk, derinleşen ekonomik kriz, demokrasinin aşınması ve rejimin yapısal sıkışmışlığı, gündemin merkezine bir türlü yerleşemiyor.
Türkiye’de gündem artık sorunlar etrafında değil, siyasetten kaçma rampası olarak ifade edilebilecek dikkat dağıtıcı başlıklar etrafında şekilleniyor. Bir gün kültür savaşı, ertesi gün sosyal medyada köpürtülen bir polemik, ünlü isimlere yapılan operasyonlar ya da magazinleşmiş siyasal tartışmalar… Bu başlıklar hızla tüketiliyor ve yerlerini yenilerine bırakıyor. Asıl meseleler ise ya hiç gündeme gelmiyor ya da tali bir yere sıkıştırılıyor. Tıpkı Haber Türk meselesinde olduğu gibi.
Son günlerde başta muhalefet medyası olmak üzere neredeyse tüm medyanın ana gündem maddesi hâline gelen Mehmet Akif Ersoy ve Haber Türk vakası, bu açıdan incelemeye değer.
İfadeler ve tanık beyanları kuşkusuz yaşanan büyük çürümeyi net bir şekilde gösteriyor. Ancak bu çürümenin neden şimdi, hangi iktidar etkileriyle ve kimler aracılığıyla bugün ortaya saçıldığına dair bir tartışma bugüne kadar başlamış değil. Medya-iktidar, medya-sermaye ve medya-bürokrasi ilişkilerine de ayna tutan bu vaka, birçok boyutuyla tartışılmayı hak ediyor. Ancak iktidarın ve ona yakın medyanın meseleye yaklaşımı, konuya dair ciddi ipuçları veriyor.
İktidar–medya ilişkilerinin olumsuz sonuçlarıyla yüzleşmiş kurumlar ve kişiler için ortaya saçılanlar sürpriz değil. Ancak yandaş medyanın, özellikle de Sabah Gazetesi’nin tutumu oldukça dikkat çekici. Gazete, ilk günden itibaren “Susurluk gibi”........