menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Emekçinin adı yok

47 3
19.12.2025

Yılın sonuna kadar gündemimiz belli: Asgari ücret! Ne kadar olacağına dair tahminler her yerde. Kimin ağzına baksanız bir rakam. Kimin elinde klavye varsa bir senaryo. Kimin önünde ekran varsa “piyasa tepkisi”.

İş insanlarına anket yapılıyor: “Sizce asgari ücret ne kadar olur?” Yabancı yatırım bankaları rapor üstüne rapor yayımlıyor: “Ücret artışı enflasyon beklentilerini bozar mı, programı zedeler mi?” Piyasacı ekonomistler köşelerde aynı cümleleri yeniden ısıtıyor: “Ücret artışı maliyet kanalıyla enflasyonu artırır.” İktidara yakın gazetelerde manşetler hazır: “Asgari ücret müjdesi geliyor.” Televizyonlarda saatlerce konuşuluyor; stüdyolarda tablolar açılıyor, grafikler çiziliyor, oranlar yan yana diziliyor.

Herkes konuşuyor. Herkesin görüşüne başvuruluyor. Bir tek asgari ücretle yaşayanlara sorulmuyor.

Çünkü sorarlarsa alacakları cevaptan rahatsız olacaklar. “Kardeşim, asgari ücret ne kadar olursa rahat edersin?” diye bir mikrofon uzatılsa, gelecek yanıtlar bir “oran” cinsinden değil, hayatın çıplak hesabı cinsinden olacak. Kira. Fatura. Market. Ulaşım. Çocukların masrafı. Kredi kartının asgarisi. Ay sonunu değil, haftayı çıkarma telaşı. Ücretin “makul” olup olmadığı, bir modelin içinde değil; mutfakta, pazarda, evin soğuyan kaloriferinde anlaşılacak.

Asgari ücret tartışması bizde her yıl aynı tiyatroyla sahneye konuyor: Sanki asgari ücret bir insanın emeğinin karşılığı değil de, ekonomi yönetiminin ayar düğmesiymiş gibi… Sanki bir gecede açıklanacak rakam, milyonların hayatını değil de sadece tabloların dipnotunu ilgilendiriyormuş gibi.

Bu memlekette ücret, “yaşam” olarak değil “risk” olarak görülür.........

© Birgün