Dünya Sağlık Örgütü hala dünyanın sağlık vicdanı olabilir mi? -1 | Küresel güvenin çatlakları
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) her zaman bilim ile siyaset arasındaki dar bir alanda yaşamıştır; varlığını sürdürebilmesi de bu dar alandaki hassas dengeye bağlıdır. Bilim insanları için yeterince güvenilir, siyasetçiler içinse yeterince kabul edilebilir olmak, hiçbir zaman kolay olmamıştır. Ancak, finansmanı siyasi iradeyle yönlendirildiği sürece, gerçek bağımsızlık kötü niyetten değil ama, sistemin tasarımı gereği, kurumsal olarak sınırlı kalacaktır.
Son yıllarda uluslararası kurumlara duyulan güven giderek zayıflıyor. Politik önyargılar, dengesiz kriz iletişimi, bürokratik hantallık ve hesap verilebilirliğin yokluğu, sosyologların “kurumsal güven bulaşıcılığı” dediği bir olguyu doğurdu: Bir tür itibar enfeksiyonu. Bir kurum tökezlediğinde, içinde bulunduğu çok taraflı sistem de hasta olarak görülüyor. Çoğu insan için Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), UNESCO, UNDP, UNICEF, UNFPA ya da UNHCR aynı uzak bürokrasinin, “Birleşmiş Milletler (BM)”in birbirinden ayırt edilemeyen parçalarıdır. Dolayısıyla içlerinden biri siyasal baskı altına girdiğinde ya da iletişimde başarısız olduğunda, güven kaybı diğerlerine de yansır.
Veriler de aslında aynı hikayeyi anlatıyor. Hükümetlere, iş dünyasına, sivil toplum kuruluşlarına (STK) ve son yıllarda BM, DSÖ, Dünya Bankası gibi uluslararası örgütlere yönelik tutumları ölçen yıllık küresel bir anket olan Edelman Trust Barometresi, pandemi sonrası yıllarda bu kurumlara olan güvenin zayıfladığını gösteriyor. Barometre, yaklaşık otuz ülkede her yıl yürütülüyor ve güveni özel bir ölçekle puanlıyor: 60 üzeri güveni, 50 altı ise güvensizliği ifade ediyor.
Pandemi öncesi, sırası ve sonrasını kapsayan dönem bulguları özellikle öğretici. Pandeminin ilk dönemlerinde hükümetlere duyulan güven, pandemiye karşı yapılan kaotik ulusal müdahaleler nedeniyle hızla düştü. DSÖ ve BM, Kuzey Amerika ve Batı Avrupa’da itibar kaybederken, Asya’nın bazı bölgelerinde görece güvenilir kalabildi. Başlangıçta bilim insanları ve sağlık uzmanları, politikacılar ve medya figürlerinin çok önünde yer alıyor ve en güvenilir sesler olarak görülüyordu. Ancak, dezenformasyon yayıldıkça ve jeopolitik gerilimler arttıkça, 2022’de yeni bir güvensizlik döngüsü başladı; hükümetlerden STK’lara kadar tüm kurumlara duyulan inanç daha da aşındı. 2023’e gelindiğinde kutuplaşma, adeta normal bir durum haline geldi. Demokrasilerde uçurumlar derinleşti; uluslararası işbirliği faydasız görülmeye başladı. 2024’te ise Edelman Barometresi’nin ana teması olan “Ateş Altında Yenilik”, bilime, teknolojiye ve küresel yönetişime karşı artan şüpheyi yansıtıyordu. İş dünyası ve STK’lar, hükümet ve medyadan biraz daha güvenilir kalsa da uluslararası kuruluşlar, bağımsızlıkları ve etkinlikleri konusunda, ciddi sorgulamalara maruz kaldı.
DSÖ, BM ailesinin bir parçası olduğu için, kaderi onunkiyle birlikte iniş çıkış gösterir. BM’ye güven azaldığında, DSÖ’nün itibarı da genellikle aynı........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Penny S. Tee
Gideon Levy
Waka Ikeda
Grant Arthur Gochin
Daniel Orenstein