Sisler içinde...

Görüntü açılır, tek katlı, bahçeli bir ev görürüz. Sonra kadrajın sağından Yeni Zelandalı yönetmen Peter Jackson girip kameraya bakarak anlatmaya başlar: Çocukluğunun geçtiği mahalledeki bu evde Hannah adlı yaşlı bir kadın yaşamaktadır. Yedi yaşındayken bu bahçeye gelip şu ağaçların altında oynadığını anımsamaktadır. Yıllar sonra yönetmenliğe başladığında, annesi bir gün Peter'a “Hannah teyzene bir ara uğrasana, elinde kocasından kalma çok eski filmler varmış” der.

1995 tarihli Forgotten Silver (Unutulmuş Gümüş) adlı 'belgesel' böyle başlar. Annesinin isteği üzerine Hannah teyzenin evine giden Peter, o gün orada sinema tarihini değiştirecek bir keşif yapar: Hannah'nın eşi Colin McKenzie, 20. yüzyılın başlarından itibaren sinemaya gönül vermiş, daha önce kimsenin aklına gelmeyen teknikleri ilk kez o uygulamıştır.

1900'de, yani Lumière Kardeşler'in 'sinematograf'ı icadından sadece beş yıl sonra ve henüz 12 yaşındayken, ilk kamerasını kendi elleriyle imal eden Colin, 1901'de kamerayı bir bisikletin önüne monte ederek tarihin ilk hareketli çekimini yapmıştır. Ardından buhar gücüyle çalışan bir projektör icat etmiş, 1908'de hem ilk uzun metrajlı hem de ilk sesli filmi, 1911'de ilk renkli filmi çekmiştir. Üstüne görüntü kaydettiği filmleri de, keten tohumu ve yumurta beyazı gibi malzemelerle kendisi üretmiştir.

Peter Jackson ve arkadaşları, Yeni Zelanda hükümetinin de yardımıyla Colin McKenzie'nin doğduğu günden İspanya İç Savaşı'nda çekim yaparken öldüğü güne kadar hayatını ve sinemaya katkılarını anlatır Forgotten Silver'da.

Ama bu izlediklerimizin hiçbiri gerçek değildir!

∗∗∗

Jackson, belgesel televizyonda yayımlandıktan sonra katıldığı bir programda her şeyi açıklar: Mucit sinemacı Colin McKenzie gerçek değildir, böyle biri hiç var olmamıştır. Colin........

© Birgün