Köylüler

Modern toplumların kurulduğu süreçte, sadece sosyalist değil, kapitalist teoriler için de anahtar kelimelerden birisi sınıftı. Sınıfın adeta ‘keşfedildiği’ o süreçte herhalde en talihsiz analizlere konu olan kesim köylülerdi. Nedense makbul kabul edilmemişlerdi ve sosyalistler için bile, olsa olsa işçi sınıfının ‘ittifak kurulabileceği’ bir sınıftı. Oysa yeni gelişen sanayi-ticaret şehirlerini saymazsak, neredeyse bütün dünya köylülerden oluşuyordu.

Köyler ve köylüler modern toplumun kuruluşunda asıl unsur/mekân olan kentlerle ve kentlilerle karşılaştırılarak tanımlanmışlardı ama bu hiyerarşik ilişkide daima ikincil grup olarak kodlanmışlardı. Klasik sosyoloji onları ‘geçip gidecek olan cemaat’e ait bir olgu olarak tarif etmişti. Tonnies başta olmak üzere hemen tüm sosyologlara göre esas olan ‘cemiyet’ti ve onun mekânı da şehirlerdi. Köylü, zamanla değişip dönüşecek ve şehirli olana doğru evirilecekti.

***

Modern zaman düşüncesinde-teorilerinde kentler; ekonomik ilerlemenin merkezleri ve siyasal/toplumsal gelişmenin simge mekânları olarak kabul edilmişti. Kentlerle uygarlık arasındaki bağa vurgu yapmak ve dolayısıyla kırsala ilişkin olanı aşağılamak ve küçümsemek bir tür alışkanlık gibiydi. Aptallık, ilkellik, gerilik gibi kültürel kavramlaştırmaları kırsal alanla ilişkili olarak sunmak, kapitalist ya da sosyalist bütün modern kuramların temel teziydi. Bu yaygın eğilim Karl........

© Birgün