Seçme hakkı ve direniş: Demokrasi mücadelesinin kritik noktası |
Her ne kadar ülkemiz tüm yetkilerin merkezileştirilerek totaliterizm ile yönetilmeye çalışılsa da, siyasal iktidar biçimsel bir demokrasiye bile tahammülsüz hale geldiğini pervasızca ortaya koysa da, hukukun üstünlüğüne inanan bizler; Anayasamıza, hukukun genel ilkelerine, seçim hukukuna sahip çıkmaya ve hadiseleri yasal düzenlemeler çerçevesinde değerlendirmeye devam edeceğiz.
Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) İstanbul İl Başkanlığı’na kayyum atanması, yalnızca bir parti içi mesele değildir. Bu karar, Türkiye’de demokrasinin temel dayanaklarından biri olan örgütlenme özgürlüğüne ve seçim hukukuna doğrudan müdahale anlamına gelmektedir. Anayasa’nın 2. maddesinde ifadesini bulan demokratik hukuk devleti ilkesine gölge düşüren bu karar, siyasal alanın yargı yoluyla yeniden şekillendirilmesinin tehlikeli bir örneğini teşkil etmektedir.
Siyasi partilerin kuruluşu, işleyişi ve faaliyetleri Anayasa’nın 68 ve 69’uncu maddeleri ile güvence altına alınmıştır. Anayasa’nın 67’nci maddesi ise vatandaşlara seçme, seçilme ve siyasi faaliyette bulunma hakkı tanımaktadır. Bu hakların kullanımı, seçimlerin serbestçe yapılabilmesi ve siyasi partilerin iradelerinin özgürce tecelli etmesiyle mümkündür. Seçimlerin denetimi Anayasa’nın 79’uncu maddesine göre yalnızca bağımsız seçim kurulları tarafından yapılabilir. Dolayısıyla bir genel mahkemenin bir parti kongresine müdahalesi, seçim hukukuna aykırıdır, kabul edilemez. Siyasal iktidarın yokmuş gibi davrandığı Siyasi Partiler Kanunu 3, 4 ve 93’üncü madde gereği seçim kurulu dışında hiçbir merci, bir siyasi partinin yönetimini olarak değiştiremez. Yine Siyasi Partiler Kanunu’nun 14’üncü ve........