Meclis’te bile taciz mi?

TBMM lokantasında staj yapan meslek lisesi öğrencilerinin cinsel tacize maruz kaldıklarının ortaya çıkması üzerine verilen tepkilerin önemli bir bölümünde tacizin Meclis’te olmasına duyulan şaşkınlık ve öfke var. Sanki Meclis gibi kurumlarda olmazmış ya da bu tip kurumlarda çalışan insanlar hep çok asil ve ahlaklı kişiler olur sanılıyor galiba.

Özellikle erişkin olmayan çocuklara ve gençlere yönelik cinsel taciz, istismar ve saldırının neden olduğuna dair “doğru sanılan yanlış inançlar” bu şaşkınlığa neden oluyor. Cinsel tacize karşı bir politik mücadele yürütülecekse, mücadeleye bu doğru sanılan yanlış inançlardan kurtulmakla başlanılmalı.

• Cinsel tacize maruz kalma riski, özellikle Meclis gibi kurumsal yapılarda daha da yüksek. Asimetrik güç ilişkisinin olduğu, otoriteye koşulsuz boyun eğmenin beklendiği, Meclis, Kuran kursu, Papaz okulu, yatılı okul, tarikat gibi dini ya da seküler kurum ve yapılarda cinsel tacize maruz kalma riski çok daha yüksektir. Cinsel taciz, istismar ve saldırıların en sık görüldüğü kurumun “geniş aile- akraba ağı” olması da bu yüzdendir.

• Cinsel saldırı failleri, eylemlerini hasta, sapkın ya da ahlaksız oldukları için gerçekleştirmiyorlar. En az üç binyıldır süregiden bir “erkek kimliğinin” olağan örnekleri olduklarından böyleler. Cinsel taciz bireysel bir sorun değil, toplumsal-politik bir özellik. Tacizciler, eylemlerini suç, yanlış ya da ahlaksızca bir eylem olarak görmüyorlar tersine hak bellemiş durumdalar. Tacizci olduklarını düşünmüyorlar; erkek oldukları için doğa yasası gereği eylemde bulunduklarına inanıyorlar.

Bu durumda eğri oturup doğru konuşalım; Meclis’teki aşçıdan Epstein ve avanesine, İngiliz kraliyet veliahtından, imamına, papazına, hahamına ve yoga hocasına kadar, milletvekilinden bakkalına, öğretmeninden kaymakamına kadar;........

© Birgün