Hiperaktif nesneler

Klasik sanatta yapıt merkezdedir, her şey onun etrafında döner. Bir girdap gibi, sizi içine çeker. Güncel sanatta ise yapıt, geçiş noktasıdır; çatallanan bir yol ağzı. Sizi olmadık bağlantılar kurmak için kışkırtan bir nesne; yolları durmadan çatallanan bir bahçe. Yapıttan yola çıkmak, aynı zamanda yoldan çıkmak demektir. Yollar sürekli çatallandıkça bağlantılar, söylemler, eylemler, durumlar ve duyu izlenimleri ağında kaybolursunuz. Yapıt çok gerilerde kalmıştır, onu hatırlamazsınız bile. Klasik sanatta yapıt çekim merkezidir, asla uzaklaşamazsınız. Alice’in “yol kesen” evi gibi sürekli karşınıza çıkar. Güncel sanatta ise merkezkaç kuvvetleri iş başındadır, savrulursunuz ve hiç olmadık yerlerde bulabilirsiniz kendinizi. Klasik yapıt, üzerinde yoğunlaşabileceğiniz bir meditasyon nesnesidir. Çağdaş sanat ise yoğunlaşmanıza asla izin vermeyen, hiperaktiviteyi tetikleyen bir nesne. Klasik sanatta aktivite hep merkeze doğrudur, güncel sanatta ise hep dışarı doğru. Güncel sanat asla aktif olanla yetinmez; izleyiciyi aşırı aktiviteye, sınır ihlaline zorlayan hiperaktif durumlar yaratır. “Çağdaş paradigma, sınırların ihlali olarak ve sanatın alanını olağanüstü derecede genişletme süreci olarak yorumlanabilir” (Perniola, Sanat ve Gölgesi, İletişim). Güncel sanatçı sanatın hiperaktif çocuğudur, nesneleriyle izleyiciyi de hiperaktifleştirir.

∗∗∗

Nesneler doğaları gereği pasiftir ve........

© Birgün