Nüfusun yaşlanmasını durdurmak mümkün mü?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kabine toplantısından sonra nüfusa ilişkin açıklamaları oldukça enteresandı. Erdoğan, “Nüfus artış hızımız, nüfusun kendini yenileme eşiği olan 2,1’in altına düşmüştür. Bu Türkiye açısından bir felakettir. Mevcut durum ülkemiz için tolere edilebilir olmaktan çıkmıştır” dedi. Gerçekten böyle midir? Nüfus artış hızının düşmesi hatta artmaması, dahası azalması ülke için felaket midir? Bu soruya basitçe evet ya da hayır demeden önce biraz düşünelim.

Nüfus artış hızının düşmesinin türlü nedenlerinin ötesinde bir takım sonuçları var. En tipik gelişme, yaşlı bağımlılık oranının zaman içinde artmasıdır.

YAŞLANAN NÜFUSUN SOSYAL SONUÇLARI NE?

Demografi çalışanlar, nüfusu yaş gruplarına göre 3 grupta inceliyor. Bunlar; genç nüfus (0-14 yaş), üretken nüfus (15-64 yaş), yaşlı nüfus (65 ve üstü). Üretken olmayan genç ve yaşlı nüfusun toplamı da bağımlı nüfusu oluşturuyor.

Nüfus artış hızının yüksek olduğu dönemlerde 0-14 yaş arası genç nüfus, toplam içinde ağırlık kazanıyor, nüfus artış hızı yavaşladığında ise yaşlı nüfus…

Normal şartlar altında, nüfusa ilişkin değişimler, uzun dönemli incelenir. Fakat Türkiye’nin son 10 yılı dahi, değişimi gözlemeye yetecek kadar çok veri sunabiliyor. 2013’te, 15-64 yaş arasında üretken nüfustaki her 100 kişi, 36,3 gence, 11,3 yaşlıya bakıyormuş. İzleyen 10 yılda, çocukların sayısı azalırken, yaşlıların sayısı artıyor. Böylece 2023’te 15-64 yaş arasında üretken nüfustaki her 100 kişi, 31,4 gence, 15 yaşlıya bakıyor.

Eğer bu eğilim bu şekilde devam ederse (ki edecek) izleyen 10 yılda yaşlı bağımlılık oranı yüzde 20’ye, 2040’larda yüzde 30’a çıkacak.

O halde, nüfus artış hızımızın düşmesinin........

© Birgün