Kültür, toplumun muhakeme yeteneğini artırdığı gibi kişilere de kazandırdığı alışkanlıklarla, onların yaşam biçimini düzenler. Haliyle, kültürle elde edilen alışkanlık ve beceriler kalıcıdır. Toplumda süreklilik gösteren bu alışkanlıklar, o toplumun gerçek yapısını yansıtır. Kültür düzeylerine göre toplumların yönlendirilmelerini etkiler. Futbol, sermaye birikimi sağlayan kitle kültürü olarak kültür endüstrisinin bir enstrümanı haline geldi. Buna bağlı olarak siyasetten mafyaya kadar her yapıyı içinde barındıracak koşulları sağlar. 12 Eylül 1980 darbe sonrasında, ülkede yaşatılmak istenen siyasi değişimle birlikte ve darbe yönetiminin isteği doğrultusunda yeni bir toplum tasarlanmaya başlandı. Sert siyasi çatışmalar ve şiddet bahane edilerek, gelecekleri için karar vermek zorunda olan gençler apolitik bir yapı üzerine oturtularak darbe sayesinde tasarlanan bir yaşantıya kanalize edildi. Tabii ki ülkemizde apolitik ideolojiyi meşrulaştırma aracı olarak kültür endüstrisi ürünlerinden spor-futbol kullanılmaya başlandı.
Popüler kültür sayesinde, özellikle gençler üzerinde mensup oldukları sosyal gruplar içinde futbol etkileşim sağlayan bir nesne haline getirildi. Mensubu oldukları topluluklar içinde tahakküm altında alınarak bir çeşit kontrol mekanizması oluşturuldu. Futbol, popüler kültürün enstrümanı olarak araçsallaştırıldığı yerde, amacı dışında kullanılmasının iyi sonuç vermesi adına bir takım imtiyazlara sahip olma açısından siyasal desteğe ihtiyacı var. Bu nedenle - özellikle alt kültür başlıkları ile iletişim kurulan bizim gibi ülkelerde, futbol kulüpleri yöneticileri ve diğer çıkar grupları politikacılarla ilişki içine girer. Türkiye’de futbolun siyaset ile ilişkisi kulüp-iktidar ilişkisi biçiminde gözleniyor. Ayrıca, siyaset kendi payına düşen propaganda ve örgütlenme alanı olarak futbolu kullanır. Bu yüzden, futbol kalitesinin alt seviyede olmasına rağmen, son derece konforlu ve yüksek maliyetli statlar yapılıyor. Diğer bir yandan da siyasetin toplumu........