menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Akın Gürlek’in toplantısından ayrıntılar

33 36
17.11.2025

Yeni Şafak’ın, “CHP verdi İBB sızdırdı” manşetinin spotunda CHP Bilgi İşlem sorumlusu Orhan Gazi Erdoğan için “… sabah saatlerinde gözaltına alındı, sonra da tutuklandı” yazıyordu.

Oysa 7 Kasım’daki ilk baskılarda böyle bir cümle yoktu; gece vakti merkez baskılarına eklenmişti, “sonra da tutuklandı” sözcükleri. Ancak gazetenin bu haliyle dağıtıma çıktığı saatlerde Orhan Gazi Erdoğan, henüz gözaltındaydı; saatler sonra, akşama doğru tutuklandı!

Tutuklamayı saatler öncesinden duyuran haberde imzası olan muhabir Burak Doğan, 11 Kasım’da yine Yeni Şafak’ın manşetindeydi. “Asrın vurgununa 4 bin sayfalık iddianame” başlıklı haberde “Yeni Şafak, 8 savcının hazırladığı iddianamenin detayına ulaştı” deniyordu.

Burak Doğan o sabah 10.30’da adliyeden fotoğraf paylaştı sosyal medyada. Sadece “sa” yazmıştı; muhtemelen savcılıkta olduğunu ima ediyordu. Ne tesadüfse çok geçmeden adliye muhabirlerinin olduğu WhatsApp grubuna, Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’in bilgilendirme toplantısı yapacağı duyurusu geldi. Ama Burak Doğan o saatten sonra görülmedi adliyede.

Yeni Şafak’ın manşetini gören muhabirlerin, toplantının konusunun Ekrem İmamoğlu ve CHP’lilere yönelik iddianame olduğunu tahmin etmeleri zor değildi. Dakikalar geçmeden “Gürlek’in İmamoğlu iddianamesini açıklayacağı” haberleri yayımlandı haber sitelerinde.

Bu haberleri gören onlarca gazeteci, adliyeye koştu. Ancak toplantıya sadece adliye muhabirlerinin alınacağı söylendi; her gün o binada koşuşturan muhabirler de bunu istiyordu. Aralarında iktidar medyasının yanı sıra ANKA, Cumhuriyet, Sözcü ve T24 muhabirleri de vardı.

Gürlek’in basın toplantısı ilk değildi; savcılar, daha önce de benzer “bilgilendirme toplantıları” düzenlenmişti İstanbul Adliyesi’nde. Eski bir adliye muhabiri olan Gerçek Gündem yazarı Seyhan Avşar, toplantıya girebilenler arasındaydı. Avşar, henüz adliye kartını almamıştı ama yeniden adliyeye düzenli olarak gitmeye başladığı için izin alabildi.

Onun dışında bir de gazeteci olmayan, ama kendisini “araştırmacı yazar” ve “bireysel space” yöneticisi olarak tanıtan, olaylı günde CHP İstanbul İl binasına Gürsel Tekin’in aracında gelişiyle tanınan Yusuf Aydın girebildi. Aydın, toplantı sırasında sanık olan gazetecilerden söz edilince, Başsavcı’ya, “Sadece Şaban mı (Sevinç) ya?” dedi. Sık sık araya girdi toplantı boyunca.

Gelen bütün gazetecilerin toplantıya alınmamasının doğal sonucu, Gürlek’e yöneltilen soruların iddianamenin içeriğiyle ilgili teknik ayrıntılarla sınırlı kalması oldu. Farklı tek soru, Seyhan Avşar’ın, Alican Uludağ’ın gündeme getirdiği, AKP'li Elazığ Belediyesi'nin Aziz İhsan Aktaş'a verdiği ihalelere ilişkin bilirkişi raporunun iddianamede yer almamasının nedenine ilişkin sorusuydu. Gürlek, böyle bir rapor olmadığı yanıtını verdi. Davanın politik olduğu eleştirileri, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in gündeme getirdiği Gürlek’in Eti Maden’de yönetim kurulu üyeliği gibi konularda hiç soru sorulamadı.

Şaşırtıcı olan, 28 gazeteci salonda iddianameyle ilgili bilgi almaya çalışırken, iddianamenin metninin dışarıda yayılmaya başlamasıydı. Beklendiği gibi, iktidar medyası, iddianameyi Sabah’ın “Tarihin en büyük yolsuzluğu” manşetinde somutlaşan taraflı dille haber yaptı; “iddia” sözcüğünü bile kullanmadan suçlamaları kesinleşmiş gibi aktardı.

Soruşturma sürecindeki gibi, şüphelilerin savunmalarına hiç değinmeden, suçlamaları öyküleştirdiler. Muhalif medya ise suçlamalara girmeden tümüyle “İddianame değil, siyasi muhtıra” olarak haberleştirmeyi tercih etti; İddianamedeki çarpıklıklara dair örnekler yayımladı.

En........

© Birgün