Aşınan ABD hegemonyası ve emperyalizmin yeni yönelimleri |
Lenin’in kapitalizmin en yüksek aşaması olarak tanımladığı emperyalizmin saldırgan ve vahim yüzüyle karşı karşıyayız. Küresel hegemon gücü aşınan ABD, kanlı pençelerini çıkardı. Latin Amerika’da klasik müdahaleciliğine dönme emareleri gösteren ABD, Hint-Pasifik’ten Orta Asya’ya, Ortadoğu’dan Güneydoğu Avrupa’ya dört bir koldan saldırı halinde.
Bu saldırganlığın ekonomi- politiğine bakıldığında karşımıza çıkan tablo Amerikan saldırganlığının nedenlerine dair çarpıcı doneler veriyor. Sam-Kee Cheng’den aktaralım:
“ABD 1948’lerde dünya ekonomisinin yüzde 50’ini karşılıyordu. Bu tarihlerde dünya nüfusunun yalnızca %6,3’ünü oluşturan ABD’nin dünya zenginliğinin yarısına sahip olması kendisine muazzam bir üstünlük sağlıyordu. Nükleer silah kullanan tek güç olarak askeri, politik, ekonomik “kudreti”nin etkisiyle savaş sonrası uluslararası düzeni şekillendirdi.”
Amerikan egemenliği 70’lerdeki türbülansa rağmen kesintisiz bir şekilde günümüze kadar geldi. Soğuk Savaş’tan “muzaffer” çıkmanın da etkisiyle 90’lardan 2010’lara kadar “tek kutuplu” dünyanın jandarmalığına soyundu.
***
Ancak ABD’nin neoliberal küresel “altın çağı”nın da bir raf ömrü vardı, öyle de oldu. Kapitalizmin 2008’deki yapısal krizi, Çin gibi aktörlerin yükselişi, Rusya’nın ve de “küresel güney”in ayağa kalkması gibi etkenler nedeniyle ABD egemenliği........