menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Emperyalizmin yol haritası

26 20
tuesday

Her ABD başkanının görev süresinin ilk yılında yayımladığı Ulusal Güvenlik Stratejisi Belgesi’nin 2025 versiyonu Aralık başında kamuoyuyla paylaşıldı. Öncelikle, bu rapor alışılagelmişin dışında; Trump’ı barışın başkanı ilan ediyor, habire geniş vizyonundan, isabetli kararlarından söz ederek ismen göklere çıkarıyor. Bir anlamda metnin ciddiyetini yerle bir ediyor. Zaten gündelik kararlar veren, durmadan zikzaklar çizen, sürekli yeni pazarlıklarla, bilek bükmelerle tavizler koparmayı şiar edinen Trump’ın ülkenin yönetiminde bu strateji belgesine ne ölçüde bağlı kalacağı da meçhul. Yine de ABD emperyalizminin önümüzdeki dönemki yol haritasını okuyabilmek açısından bu belgenin önemi yadsınamaz.

Öncelikle Woodrow Wilson döneminden beri süre gelen “fikirler, kurallar, kurumlar” çerçevesinde “liberal dünya düzenine” liderlik etmek hülyasından vazgeçiliyor. İlişkilerin yalandan da olsa “insan hakları, özgürlükler, demokrasi” temelinde kurulması söylemi “insani müdahale” hakkını kullanma gerekçesi terk ediliyor. Bu, kaba güç kullanımının sona ereceği, “genişlemeci, korumacı, talancı” politikalar izlenmeyeceği anlamına gelmiyor. Trump’ın kendine rol model aldığı başkanlar William McKinley ve Theodore Roosevelt’in fetihçi yönetim anlayışının benimseneceği izlenimini veriyor.

En önemli vurgu, 1823’te Avrupalı güçleri Latin Amerika’dan püskürtmek amacıyla dolaşıma sokulan Monroe Doktrini’nin hortlatılması konusu üzerine yapılıyor. Buna göre, “Latin Amerika ve Batı Yarımküresi benim hükümranlık alanımdadır” mesajı veriliyor. Çünkü Çin, Latin Amerika ülkeleriyle hem ihmal ettikleri limanlar, köprüler, metrolar, otoyollar gibi altyapı projesi yatırımlarını üstlenmek temelinde; hem de imalat sanayi ürünleri satıp, tarım ürünleri ve madenler ithal ederek dış ticaret ekseninde çok girift ilişkiler gerçekleştirmiş durumda.

Rapor en küçümseyici dili Avrupa’ya karşı kullanırken; Çin’e ve Rusya’ya karşı daha ılımlı bir söylem benimsiyor. Trump’ın ilk dönemindeki; Çin’in “giderek ivme kazanan biçimde ABD egemenliğine meydan okuduğu” Rusya’nın “akut tehdit” unsuru oluşturduğu ifadeleri rafa kaldırılıyor. ABD’nin Çin ile ekonomik ilişkilerini yeniden dengelemekten bahsediliyor.

Özetle, rapor ABD’nin saldırgan bir güç olmaktan vazgeçmeyeceği, kahredici askeri gücünü kullanmaktan çekinmeyeceği; ancak dünyanın her coğrafyasında, her çatışma alanında belirleyici olmak sevdasını terk edeceği mesajını veriyor. Başta Çin, diğer büyük güçlere belli “egemenlik alanları” tanıma tezine uygun bir tınıyla kaleme alınmış gibi görünüyor. Bir yönüyle ABD’nin gerileyişini kabullenme, küresel stratejisini daha “gerçekçi” temellere oturtma vesikası olarak da kabul edilebilir.

Ulusal Güvenlik Stratejisi dünyayı Batı Yarımküresi, Asya, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika sırasıyla 5 bölümde analiz ediyor. İsterseniz biz de........

© Birgün