... O geceden sonra yepyeni bir denizimiz oldu. Karadeniz hırçındı, Akdeniz tuzluydu, Marmara içdenizdi, Ege sonsuzdu. Yeni Deniz’imiz en gençleriydi, bize en yakındı, bu yüzden de adı Bizim Deniz oldu.
O denizden sonra kız-oğlan demeden çocuklarımızın adları Deniz oldu. “Niye Deniz?” diye soranlara, “ne olacaktı başka?” sorusuyla bakıldı. Hemen anladılar, sevindiler, “öyle ya” dediler, “Bizim Deniz’in adı tabii!”
Ne güzeldir halk olmak! Bir halkın uğruna, halkların kardeşliği utkusuyla, gün günden yakınlaşan devrim ufkuyla yola koyulmak, Gülten Akın’ın “yol olmuştur en yiğidin yanması/sana bu ataştan çokça pay düştü” dizeleriyle hem candan sevdiği, hem yürekten üzüldüğü en yiğitlerin Deniz’i olmak! Aşık Mahzuni Şerif durur mu, o dursa sözü durmaz, sözü dursa sazı durmaz, “Doğudan batıya bir ses yükselir/Yiğitler yiğitler bizim yiğitler/Gâvurdağları’ndan Dadallar gelir/Onu bilir Binboğalar Ceritler” der, Bizim Denizler, bizim yiğitler için!
Deniz karagözlü bir sözcüktür artık, Pir Sultan Abdal’ın “usuldu uzundu dedemin boyu” dizesinin anımsatmasıyla, “usuldur uzundur Deniz’in boyu”. Onun güzel boyuna, yakışıklı huyuna yetişemedikleri ve yetişemeyecekleri........