Almanya’daki “etnik” arayış şimdilik başarısız

Avrupa seçimlerinin ardından doğal olarak sonuçların verdiği büyük resimle ilgili değerlendirmeler Almanya’da da gündemi belirledi. Önümüzdeki beş yıl boyunca Avrupa’daki, dolayısıyla da dünyadaki gelişmelere sınırlı da olsa etkisi olacak Avrupa Parlamentosu’ndaki değişen güçler dengesini ve yeni Avrupa Komisyonu’nun oluşumu açısından bu büyük resim elbette önemli. Almanya bu parlamentoya 96 milletvekili gönderiyor, uzun süredir oradaki en büyük partiler grubunun başkanı bir Alman (Hıristiyan demokrat politikacı Manfred Weber) ve henüz kesinleştiremediler ama büyük bir olasılıkla Avrupa Komisyonu’nun başındaki diğer Alman (Ursula von der Leyen, o da Hıristiyan demokrat) da bir dönem daha Avrupa Birliği hiyerarşisinin en önemli makamında olacak. Yani başta Hıristiyan demokratlar olmak üzere Almanya’nın büyük partilerinin Avrupa siyasetindeki büyük resimdeki ağırlığı büyük.

Ama bir de diğerleri var. Seçimlere Almanya’dan 34 parti ve örgüt katıldı. Seçmenlerin yüzde 88’i oylarını halen ülke içindeki parlamentolarda da yer alan merkez ve aşırı sağa, sosyal demokratlara ve onların solundaki iki partiye, yeşillere ve liberallere verdi. Geri kalan oylar da çeşitli eğilimlerdeki 26 parti ve örgüt arasında paylaşıldı. Aralarında birbiriyle işbirliğine yanaşmayan komünist partiler de var, radikal çevreciler ya da faşistler de. Ya da mevcut sistemi alaya alarak eleştirenlerin partisi “Die Partei” gibiler de. Tabii büyük çoğunluğunun oy oranı binde biri bile bulmuyor. Ancak Avrupa Seçimlerinde ülke içindeki gibi yüzde 5’lik baraj olmadığı için bu küçük parti ve örgütlerin az sayıda da olsa milletvekili çıkarma şansı var. Bu seçimde de öyle oldu. Örneğin kendilerini ne sağda ne de solda tarif edilmesine karşı çıkan bu partilerden Volt (tüm Avrupa ülkelerinde örgütlü, federal bir Avrupa’yı hedefleyen........

© Birgün