“Dengemi bozmayınız”

Politikanın ya da daha başka anlamlandırmaları da içerdiği için siyasetin temel hedefi iktidardır. İktidarı hedefleyen, sömürüyü ortadan kaldırmayı amaç edinen partiler de devrimin öznesi olmak gibi bir görevle yükümlü olduklarını haklı olarak savunurlar. Öyleyse elimizdeki kavramlar, politika-iktidar-devrim ve devrimin özneleri olarak partilerdir diyebilir miyiz? Politika ile iktidarın ilişkisini uzun uzun tartışabiliriz ama politika iktidar için yapılır ve bu da biçimi, tarzı çok farklı tecelli edebilecek bir toplumsal devrimi zorunlu kılar diyelim ve bu iki kavramın tartışmasını, çatışmasını, çetrefil ilişkisini anlatmayı ya da anlamayı sonraya bırakalım.

Peki devrimi, iktidarı hedeflemiş siyasal partiler mi yapar. İşin doğrusu devrimi hiç kimse yapmaz. Devrim çok sayıda koşulun ve olanağın ortaya çıktığı durumlarda oluşur. Bizlere büyük bir teorik pratik miras bırakmış olan devrimci ataklar bir yana bırakılırsa elimizde 70 yıl sürmüş Rus, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra direnemeyen ülkeler, anlamakta zorlandığımız Çin ve diktatör Batista’yı devirerek, zaman içinde hedefinden vazgeçmemiş ama yıllar süren abluka altında gelişme fırsatı bulamayan Küba devrimlerinden başka da bir örnek yoktur. Bundan sonrası için ise kapitalizm varoluş koşullarını yitirmeye başladığı için daha önemli ve asıl olan geçmişten oralara takılıp kalmadan büyük dersler çıkarılabildiği için büyüyen umutlardan söz edebiliriz.

***

Bu gelişen koşullar meselesi aslında Marx’ın yıllar yıllar önce dikkatimizi çekmeye çalıştığı ama göremediğimiz ya da görsek de değişik nedenlerle içeriğini tartışmaktan uzak durduğumuz bir temele sahiptir. İşçi sınıfının sürükleyeceği, sömürüye son verecek bir toplumsal devrim egemen kapitalist sınıfla birlikte proletaryanın da ortadan kalkacağı bir devrim sürecidir. Herkesin bildiği ya da bildiğini varsaydığımız bu durum şimdi durup dururken neden kafamı kurcalayıp duruyor ki. Sorumlusu şair yazar dostum Akif Kurtuluş’tur. İnsanların rahatını kaçırmayı pek sevdiği için durup dururken, “edebiyatta politik olanı konuşalım istiyorum” diye çıktı bu kez. Buralar Bodrum dolayları onun evidir, biz misafiriz, biz de bakalım Akif bu çetrefil konuyu nasıl kafamıza vura vura anlatacak diye kalktık gittik. Turgutreis’te bizi zor zamanlarımızda savunmuş iki avukat dostumuzun mekânı var, orada toplaştık.

***

Önce bir çerçeve çizdi sevgili Akif, politikadan ne anladığını anlattı. Biraz özettir ama aslı esası........

© Birgün