Asgari ücrete karşı kutsal ittifak: Sazan sarmalı!

Asgari ücret artışı toplumsal ve ekonomik gündemin en önemli konusu olmaya devam ediyor. Temmuz ayına birkaç hafta kaldı ancak çalışanlar arasındaki büyük beklentiye rağmen asgari ücretin artış ihtimali oldukça zayıf. Asgari ücrete karşı adeta bir kutsal ittifak oluştu. Bu kutsal ittifak asgari ücret artmasın diye dört koldan çalışıyor ve ücret-fiyat sarmalı demagojisiyle emeğe karşı bir sazan sarmalı kuruyor.

Kimler yok ki bu kutsal ittifakta! Başta Mehmet Şimşek olmak üzere ekonomi yönetimi, Merkez Bankası yönetimi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı, sermaye örgütleri bu ittifakın koç başlarını oluşturuyor. Asgari ücretin artmaması için cansiperane çalışıyorlar. Ortak söylem şu: “Önce enflasyon düşsün, sonra asgari ücreti artıralım. Önce birlikte fedakârlık edelim sonra düze çıkacağız!”

Sermaye sözcüleri “önce enflasyonu düşürelim, birlikte fedakârlık edelim” demagojisini tekrarlıyor. Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı (TİM) Mustafa Gültepe, "Ara zam olacağını düşünmüyorum ara zam olursa eski sarmala döneriz. 2-3 ay hep birlikte bir bedel ödeyerek bu sarmaldan kurtulmamız lazım” diyor.

Çalışma Bakanı Işıkhan da aynı demagojiye başvuruyor: "Ekonomi bir denge işidir ve bir noktada dengeyi bozduğumuzda birçok farklı noktada başka dengeler de bozulur. Vatandaş olarak hepimiz şunu tecrübe ettik. Ne zaman dengenin dışında artış yapılsa marketlerde, mağazalarda ürün etiketleri hemen değişiyor. Bu da enflasyonu daha da artırıyor, ücretlere yapılan artışın da bir anlamı kalmıyor ne yazık ki.”

Merkez Bankası daha teknik ifadelerle aynı şeyi söylüyor ve asgari ücretin yılda bir kez güncellenmesinin öngörülen dezenflasyon patikasının tesis edilmesi açısından kritik bir önem taşıdığını iddia ediyor.

Maliye Bakanı bildiğiniz gibi. Bütün bu politika zaten onun eseri. Şimşek ezelden beri asgari ücret artışına karşı olmakla ünlü. 2015’te başbakan yardımcısı iken asgari ücret tartışmaları sırasında asgari ücreti 1.000 TL’den 1.500 TL’ye çıkarmasını isteyen muhalefetin önerisine karşı “bu işçiye zulümdür” diyen oydu. Sonra seçimi kazanmak için asgari ücreti yüzde 30 artırıp 1.300 TL yapmışlardı. Enflasyon yüzde 8 civarındaydı. Varın siz Şimşek’in asgari ücret analizlerini ciddiye alın!

Bir de Türk-İş var tabii. Onlar da aynı koroya katılmış durumda. İşçiler adına konunun muhatabı olmalarına rağmen “asgari ücret artmalı” bile diyemiyorlar. Tersine Türk-İş Başkanı Atalay, önce enflasyonu durdurmak lazım, enflasyonu durdurmadan ücret artışının hükmü kalmıyor diyebiliyor. Türk-İş de “önce enflasyon düşsün sonra ücretler artsın” korosuna katılıyor.

“Önce enflasyon düşsün” korosunun ana akım iktisat (ben neoliberalizm demeyi tercih ediyorum) doktrininde de önemli bir desteği var ama tek tek onların görüşlerini ele almayacağım. Ancak “önce enflasyonu düşürelim, ücretleri sonra artıralım” demagojisinin bu kadar etkili olmasında onların payı büyük. Bu fikri meşrulaştırdılar, yaygınlaştırdılar. Toplumu bu tuhaf iddia ile adeta uyuşturdular.

HANGİ SARMAL?

TİM Başkanı Gültepe’nin “bu sarmaldan çıkalım” sözleri işin özü. Asgari ücret artışına karşı çıkanların ortak fikri “enflasyon düşene kadar asgari ücrete zam yapmayalım” şeklinde. Bu fikrin temelinde asgari ücret artışlarının, talebi ve enflasyonu artırdığı diğer bir ifadeyle ücret artışlarının fiyat artışlarına yol açtığı iddiası var. Kısaca “ücret-fiyat sarmalı” olduğu iddiasındalar. Bunun için de asgari ücret ve genel olarak emek gelirlerinin artışına karşı çıkıyorlar. Aslında “ücret-fiyat sarmalı” demagojisiyle işçiye, memura ve emekliye sazan........

© Birgün