Çürüme, kirlenme, körleşme…
Et kokarsa tuz vurulur.
Tuz kokarsa ne olur?
Çürüme olur!
Ülkemiz, ne yazık ki tuzun koktuğu, suyun çürüdüğü bir dönemden geçiyor!
“Çürüme”, genel anlamda bir nesnenin çeşitli etkiler altında kimyasal değişikliğe uğrayarak bozulup dağılmasıdır.
Toplumsal çürüme ise bir toplumun yozlaşması ve temel değerlerini yitirmesi anlamına gelir.
Prof. Dr. Mümtaz Soysal, “Çürüyüşten Direnişe” adlı kitabında “çürüme” kavramını Türkiye bağlamında şöyle açıklıyor:
“Çürüme, bir organizmayı oluşturan parçaların işlevlerini yitirerek birbirinden kopması demektir. Türkiye Cumhuriyeti’ne can veren düşüncelerde ve kurumlarda teker teker görünen yozlaşma, bu düşünceleri ve kurumları zayıflatmakla kalmamakta, aralarındaki bağlantıları da kemirerek bütün organizmaya genel bir çürüme görüntüsü vermektedir. Türkiye’yi asıl endişelendirmesi gereken, bu dağılmadır.”
Ülkemizde bugün tam da bu “genel çürüme” ve kurumlar arasında büyük dağılma yaşanıyor. Çürümenin merkezinde ise “yargı” erkinin acınası durumu yatıyor…
∗∗∗
Çürüme, bir toplumda kirlenmeyi; kirlenme de körleşmeyi doğurur. Yeni Türkü’nün “Telli Turna”sında dendiği gibi:
“Sakın çıkma patika yollara
O dağlara, kırlara, o karlı ovaya
Yenik düşüyor her şey zamana
Biz büyüdük ve kirlendi dünya”
Oktay Akbal, “Önce ekmekler bozuldu, sonra her şey…” demişti o unutulmaz öyküsünde. Ama ekmeklerin bozulması, insanın ve dünyanın bozulmasından dolayı idi. Ekmeklerden önce insanlar bozulmuştu çünkü…
∗∗∗
Kirlenme de çürümenin ve bozulmanın sonucudur.
İnsan kirlenince dil kirlenir, dil kirlenince toplum…
Ve sonunda, insanları gerçekleri görmekten alıkoyan “körlük” başlar.
Portekizli yazar José Saramago’nun ünlü romanı “Körlük”te, görme yetisini yitirmiş bir toplumun........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Waka Ikeda
Mark Travers Ph.d
John Nosta
Daniel Orenstein
Beth Kuhel