Yalnız |
İkibinlerin başında fotoğraf sanatçısı arkadaşım Erhan Şermet, elinde makinesi “hayatın anlamı”nı arıyordu. İnsanlara bu yanıtı bilinmez tuhaf soruyu soruyor, sonra da deklanşöre basıyordu. Çektiği fotoğrafları ve aldığı yanıtları daha sonra sergiledi. Hatta bir de kitabını çıkardı.
“Hayatın anlamı” herkese göre farklıydı. “İbadet etmektir” diyen bir çocuk vardı, Çetin Altan “Zamanı unutmak arzusudur” demişti, bir öğrenciye göre “Tatil yapmak”tı.
Bu soruyu sorup, fotoğrafını çekmek için “Gol Kralı” Lefter Küçükandonyadis’e gittiği gün ben de Erhan’ın yanındaydım. Onu Büyükada’da her zaman takıldığı kahvehanede bulduk. Çay içtik, sohbet ettik. Yaşlı efsane, ilk gençliğinin ışıltılı anılarını dün yaşamış gibi heyecanla anlattı. Erhan, projesinin formatı gereği büyük futbolcuya mesleğini sordu. “Su tesisatçısı” yanıtını aldık. Birbirimize baktık. Soruyu tekrar sorduk ama aldığımız yanıt değişmedi. Demek ki Lefter için futbol bir “meslek” olamamıştı.
∗∗∗
Sıra esas soruya geldi. “Sizce hayatın anlamı nedir?”
Lefter, düşünmek için izin ister gibi bir an sustu. Biz de sustuk; adada korna çalar mı?
Levent’in zalim bir trafiğinde start-stop modundayım. Klima 21 dereceye sabitlenmiş. Spotify açabilirsin, telefonla konuşabilir veya mesajlaşabilirsin. Seni sıcaktan ve gürültüden korumanın bedeli olarak hayattan yalıtan cama kafanı dayayıp trafiğin açılmasını bekleyebilirsin.
Trafik açılmaz ama sen açılırsın. İşte hiç istemediğin bir şey, gri karanlıklardan kafasını çıkarmış, ağır ağır geliyor. Bu geleni çok iyi tanıdığına ve hatta hayatta en iyi onu tanıdığına hiç şüphen yok. Yine de bu geliş........