Adil

“On kişilik bir jüride, iki kişi taraflı ve sekiz kişi adil ise ödülü taraflı ekibin desteklediği aday kazanır.” dedi arkadaşım. “Hadi bakalım başladık yine.” diye düşünerek ona sessizce baktım. Benden bir onay veya soru beklemediği için tam gaz devam etti.

“Sistemler her yarışmada farklılıklar gösterse de, genel olarak iki turlu seçim yapılır. Taraflı iki kişi, kazanmasını istedikleri yapıta en yüksek puanı verirken, o yapıta rakip olacak seçeneklere de en düşük puanı verirler. Ortalama puanları da herkes için ortalama olan ve ikinci turda kesinlikle elenecek adaylara dağıtırlar.

Bu sistemin işlemesi için ilk sözüme geri dönelim. Ne demiştim? İkisi taraflı ve sekizi adil on kişilik jüri heyeti. Sen doğal olarak bu ‘taraflı’ kısma odaklandın ama taraflı kısmın kazanması için adil kısma ihtiyaçları var. Yani diğer sekiz kişi adil olmadıkça, taraflı kısmın desteklediği adayın kazanması imkansız. Karışık mı geldi?

İlk tur sonuçları açıklanıyor: Adil adaylar tüm yapıtlara adil biçimde oy vermişler. Adil insanlar kontrastlara yaslanmaz. Bir yapıta on puan vermeleri de, bir puan vermeleri de nadirdir. Bir yarışmaya katılmaya cesaret edecek işler içinde çok düşük puanı hakedecek işler de, tam puanı alabilecek işler de nadiren görülür. Bu nedenle adil insanların puanı on üzerinden üç ve sekiz arasında dağılır. Taraflıların tam puan verdiği yapıta adillerin ortamala altı verdiğini varsayalım, ikinci tur eşiği de yedi puan olsun. Taraflıların desteklediği yapıt ikinci tura kaldı…

Şimdi taraflıların güçlü bulduğu ve bu nedenle bir puan verdikleri ikinci filme bakalım. Adiller de bu filme ortalama sekiz vermiş olsunlar. Taraflıların birer puanlarını ekleyince ne oldu? İkinci turda en zorlayıcı olacak aday yedi puanın altında kalıp elendi. İkinci tura ne kaldı? Adillerin altı yedi puan verdiği ortalama yapıtlar ve taraflıların hiç yoktan ikinci tura çıkardığı aday. Şimdi aynı şeyi bir daha yapalım. Rakipler içindeki nispeten güçlü tüm filmlere taraflı biçimde en düşük puanı, bizim filme de en yüksek puanı verelim. Kim kazanır? Biz kazanırız… Uykun geldi, dinlerken bile fenalık geçirdin biliyorum ama sana Türkiye’nin bu yüzyıldaki siyaset tarihini anlattım. Alo? Beni duyuyor musun?”

Meraktan olmasa da nezaketten bir “Nasıl yani?” dememin vakti gelmişti. Arkadaşım ne zaman buluşsak bu tip şeyleri anlatırdı. Sırf bu nedenle onla muhabbeti bile azaltmıştım. Bunları dinlemek yerine futbol konuşmayı yeğlerdim.........

© Birgün