Faşist babanın komünist oğlu
Halûk Ağabeyoğlu’nun anısına
Genco Erkal’a en çok rastladığımız mıntıka Burgaz ile Heybeli arasındaki boğazdı.
Rüzgâr sörfünün moda olup geniş kitlelere yayılmaya başladığı yıllarda bu sporun bizim adadaki önderlerinden biriydi.
Zayıf ama kaslı vücudu güneşten kapkara olmuştu ve zaman geçtikçe ustalaştığı sörf tahtasının üzerindeki hâkimiyetiyle gayet mutlu görünüyordu.
Yakınından kürekli teknemizle geçtiğimiz vakit selamımızı neşeyle alır, biz de meşhur bir sima olduğunu az çok bildiğimiz için zevzek küçük burjuva veletleri olarak bundan gurur duyardık.
Fakat başkalarının hayatlarıyla beslenen Burgaz adası sakinlerinden bazıları bu deniz tutkusunun aktörün siyasi kimliğiyle çatıştığını düşünürdü.
Aileden kalma, iskelesinde ahşap bir kotranın da bağlı olduğu evinden sörfüyle denize her açılışında “sosyete komünisti” gibi laflarla onu aşağılamaya talim edenler günümüzde de benzer reflekslerle faaliyetlerine devam etmekte…
Sinemanın çok daha politik olduğu dönemlerde İtalya’nın dünyaya kazandırdığı büyük değer Gian Maria Volonté de mutluluğu sanki denizde yakalamıştı.
Giuseppe Garibaldi’nin bir süre yaşadığı, Sardinya’nın kuzeydoğusundaki Maddalena takımadalarına ismini vermiş adayı merkez olarak belirlemiş ve Arzachena adlı yelkenlisiyle hürriyet hissini doya doya yaşamıştı.
Zamanla yelken eğitmenliği yapacak kadar ustalaşmış, öğrencilerine her zamanki mükemmeliyetçiliğiyle yaklaşarak ona sonsuz minnet duymalarını sağlamıştı. Bazen limandan çıkmadığı da oluyor, hatta uzun dönemler boyunca teknesinde yaşamaktan hiç sıkılmıyordu.
Teknelerin minimal boyutlarının insanı farklı bir dinamiğe alıştırdığını, hakikaten ihtiyaç duyduklarına odaklayıp fuzuli teferruattan uzaklaştırdığını biliyordu.
Kızı Giovanna Gravina Volonté’nin de hatırlattığı gibi minimal tekne ilkelerini karadaki hayata taşıyarak tatbik edebilmek bir faziletti.
Fakat denizin meşhur aktör için bir kaçış olduğu muhakkaktı. Obsesif biçimde denize bağlı olmasına rağmen yüzmeyi sevmezdi. Yelkenlisiyle açıldıklarında yanındakilere büyük heyecan ve sevinçle duyurduğu malumat ufukta herhangi bir kara parçasının artık görülmediğiydi.
Aslında kendiyle hiç barışmamış, yaraları hiç kapanmamıştı. Sanki böyle olmasına çoktan karar vermiş, hayatı boyunca ekstremist bir militan gibi kendiyle de mücadele etmeyi bilinçli olarak seçmişti.
Babası gibi güç sahibi, iktidarın maşası muhakkak ki olmayacaktı, fakat her şeye rağmen teknedeki kaptanlık mertebesi bir yönetici mertebesi değil miydi?
Yönetmenliğini ve senaryo yazarlığını Francesco........
© Bianet
visit website