Serol Teber*
Bir hekim. Nöro-Psikiyatri uzmanı. Doksanlı yıllara kadar yüzü işçi sınıfına dönük, organik bir aydın. 5 Ağustos 1938’de İstanbul’da başlayan yaşamı Kasım 2004’ün ilk günlerinde yine aynı şehirde sonlandı. Ölüm tarihi kayıtlara cenaze töreninin yapıldığı 12 Kasım olarak geçirilmiş. Hem Türkiye hem de Almanya’da uzmanlık alanında çalışmalar yapan Teber, önemli eserlerin sahibi.
Davranışlarımızın Kökeni (1975), İlk Toplumların Değişimi (1980) ve Doğanın İnsanlaşması (1982) kitapları benim olduğu kadar, mezuniyet öncesi ve sonrası tıp eğitiminde öğrencilerimin de eğitimine katkı sunan popüler bilim derlemeleri. Bu eserlerinde, popüler bilim derlemelerinin pek çoğunda açık ya da gizli olarak yer alan metafizik ve idealist ögelerin en küçük kırıntısını dahi görmek mümkün değil. Aksine, diyalektik tarihsel materyalist yöntemi kullanarak doğanın, toplumun ve insanın değişimini; doğanın toplumsallaşmasının ürünü olan sinir sistemimiz, düşünce ve davranışlarımızın evrensel çelişkilerin içerisinde nasıl yer aldığını ilmek ilmek anlatıyor.
Bununla birlikte, Politik Psikoloji Notları (1990), ölümünden sonra basılan “Tutunamayanlar”ın Politik Psikolojisi (2014) ile üç romanı Melankoli (1997), Aşiyan’daki Kahin: Tevfik Fikret’in Melankolik Dünyası (2003), Bilimsel Peri Masalı: Freud’un Aile ve Tarihsel Romanı (2003) kitaplarında da Frankfurt Okulu’nun etkilerini görüyoruz.
Prolog (öndeyiş) bölümünün sonunu; “Toplama Kampı Sendromu tartışmaları herbir şeyden önce, olağanüstü olumsuz koşullarda yaşamış birey-insanın ruhsal dünyasında ortaya çıkan -negatif- gelişmeleri anlamaya çalışma çabasını kapsar.
Bu alanda toplanan bilgiler, insanların, diğer olası pek çok olumsuz koşullardaki yaşantılarını da anlamaya yardım edebilir.
Toplama Kampı Sendromu üzerine yapılan tartışmalara katılmanın çok yakın geçmişinde, yüzbinlerce yurttaşının “tutukluluk”, “işkence”, “gözaltı” vb. gibi olağanüstü yaşantıları yakından tanımak zorunda bırakılmış toplumumuzun, içinde bulunan kimi hala “yaralı insanlarını” biraz daha yakından tanımasına katkıda bulunabileceğini düşünüyorum.” Paragraflarıyla tamamladığı Toplama Kampı Sendromu-Ruhun Ölümü (1993) ve eş zamanlı yayımlanan İşkence Sonrası Yaşam (1993) adlı iki kitabının Teber’in uzmanlık alanındaki kıymetini göstermesi açısından da önem taşıdığını düşünüyorum. Günümüzde oldukça yaygın olarak bilinmesine karşın, Almanya’daki hastalarıyla başlayan gözlem ve incelemelerinin ürünü olarak ortaya çıkan bu iki kitabında travma sonrası stres bozukluğunun yaygınlığının, kalıcılığının ilk ortaya konması, tanımlanmasını okuduk. Bu iki kitapla ayrıca, Nazi Almanyası döneminde yaşanan faşizm vahşetinin bu boyutta ilk Türkçe kaynak olarak belgelenmesini de sağlıyor.
Mart 1990’da, aktivisti olduğum Ankara Tabip Odası Halk Sağlığı Komisyonu’nun davetlisi olarak Ankara’ya geldiğinde bu kitaplarının ön bulgularını bizlerle paylamıştı. Heyecanla, merakla dinlemiştik. Yukarıda da belirttiğim gibi, Serol Teber bana ve öğrencilerime önsözlerinde Nazım Hikmet’in şiirlerine yer verdiği üç kitabıyla halâ öğretmenlik yapıyor. 2013 yılından sonra bir defa daha tanıyanlarımızla anmak, haberdar olmayanlarımızla tanıştırmak istedim Serol Teber’i.
Bunun için de en uygun metnin kendi kaleme aldığı, Davranışlarımızın Kökeni kitabı için muhtemelen 1978 yılında yazdığı “İkinci Baskıya Önsöz” metni olduğunu düşünüyorum:
“Yakın zamanlara değin, üzerleri metafizik bulutlarla kaplı pek çok şey, şimdi, bilimsel yöntemin ışığı altında açık seçik parlamaktadır...
Olayların bu denli gerçekçi görünümü bizlerde hiç de düş kırıklığı yaratmıyor... Tersine, pırıl pırıl, yepyeni bir dünyayı görmenin mutluluğu içindeyiz... Üstelik bu denli gerçekçi olmanın yürekliliği ile de övünüyoruz...
Bizim yeni dünyamız, idealistlerinkinden hiç de daha az yaşanası değil... Bize öğretildiği gibi, dünya ciddiye alındığı ölçüde güzelleşmektedir... Bizlerse, onu son kertede önemsiyoruz... Büyük Ozanımızın dediği gibi, her kırılan dalın kederini duyuyor, dünyaya gözlerini açan her yeni bir bebek ile yeniden doğuyoruz...
Fakat, bütün bu güzel gelişmeler ve duyular, dünyamızın-Türkiyemizin dertlerini, sorunlarını örtmüyor. Onları görmezlikten gelmek olmaz... Bunları yok sayarak avunamayız...
Günümüz koşullarında dünyamızın değişimi daha bir hızlandı. Bir iki yıl........© Bianet





















Toi Staff
Penny S. Tee
Sabine Sterk
Gideon Levy
John Nosta
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
Daniel Orenstein