menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“İçeride devlet yok, birbirini yakanları gördüm”

18 5
yesterday

Bu haberde soruları yanıtlayan kişinin ismi kişisel bilgilerin mahremiyeti ve çocuk odaklı habercilik ilkeleri gereğince değiştirilmiştir.

10. ve 11. Yargı Paketi ile sık sık gündeme gelen “Suça sürüklenen çocuklar” ekranlarda ve gazete sayfalarında günlerce kendilerine söz hakkı tanınmadan tartışıldı. Siyasetçiler, hukukçular, gazeteciler çocukların hem eylemlerine hem de geleceğine ilişkin çeşitli yargılara vardı. Çocukların kanunla ihtilaflı olması halinde kapalı cezaevlerine gönderilmelerini, verilen cezaların artırılmasını talep edenler de oldu, bu düzenlemelerin çocuğun üstün yararını korumadığı eleştirisini dile getirenler de oldu.

Bir çocuk için suç ile yan yana gelmenin, adalet sistemine girmenin, kapalı cezaevi koşullarında hayatta kalmanın ve damgalanmanın ne demek olduğunu hepsini deneyimlemek zorunda bırakılmış olan Burak ile konuştuk.

Önce seni biraz tanıyabilir miyiz? Nasıl bir eve doğdun, nasıl bir aile hayatın vardı?

Öyle bir yerde doğdum ki aile yok, eğitim yok, sadece kaos var.

Düzeni olan bir ev değildi, aile demem imkansız sadece adı öyle olduğu için diyorum. Çalışan yoktu hırsızlıkla geçim sağlanıyordu. Okul hayatı düzensizdi, evde hep bir kavga gürültü hakimdi. Babamın alkol ve kumar alışkanlıkları vardı, annemin de durumu iyi değildi.

9 yaşındayken annem ve babamın da karışmış olduğu hırsızlık, gasp gibi suçlar nedeniyle yaşadığımız mahalleye polis operasyonu yapıldı. Mahalledeki çocukların neredeyse tamamı aileleri cezaevine girdiği için yurda yerleştirildi. 4 kardeşimle birlikte benim de yurt hayatım böyle başladı.

Bence doğduğun yer ve ailen hayatının geri kalanı için çok önemli.

Yurtta seni nasıl bir hayat karşıladı, cezaevine giden süreç nasıl başladı?

Yurtta kaldığım sürede eğitime devam ettim, bir olaya karışmadım hayatım düzgündü. Lise son sınıfta ablamlar iletişime geçti. Gidip onlarla yaşamamı istedi, bir süre sonra yurttan çıkmam gerekeceği için kabul ettim.

Benim ablalarımdan biri hırsızlıkla yaşıyordu hep öyleydi şu anda da cezaevinde. Örnek veriyorum 30 yıl cezası varsa bunun 20 yılı çocuk yaşta işlediği suçlardan kaynaklı. Bu ablam bir gün beni “gel gidelim gezeriz” diye dışarı çıkardı. O günden yaklaşık 10 gün sonra gözaltına alındım ve ablamın o gün gittiğimiz alışveriş merkezinden cep telefonu çaldığını öğrendim. Bir süre sonra dava açıldı onunla birlikte kamera görüntülerinde mağazaya girerken görüldüğüm için hakim “fikir ve eylem birliği” diyerek 5 yıl hapis cezası verdi. Ama kamera görüntülerinde çalanın o olduğu görünüyordu, benim çalmadığım da belliydi.

Hemen cezaevine girdin mi, mahkemede neler oldu, gözaltında kolluk görevlilerinin bir müdahalesiyle karşılaştın mı?

Hemen cezam onanmadı bu süreçte dışarıdaydım, devlet koruması altındayken 18 yaşını doldurup yurttan çıkanlar için özel bir kanun var. Zamanında liseyi bitirirseniz KPSS şartıyla barajı geçince memur olabiliyorsunuz. Bu hakkı kullanmak için başvurularımı yaptım, bir üniversiteye kadrom atandı. Ancak tam işe başlayacağım dönemde cezaevine girdim.

Mahkeme zaten 5 dakika sürdü, gözaltında da kameraların önünden yürüttüklerinde montumun şapkasıyla kafamı kapattığımda polisler "Niye kapatıyorsun biz kimse yüzünü kafasını kapatmayacak demedik mi" diye kızıp arabaya bindirdiklerinde vurmaya başladılar.

Cezaevi çocuklar, gençler için nasıl bir yer, o duvarların içinde hayat nasıl devam ediyor?

18-21 yaş arasının kaldığı gençlik koğuşunda kaldım. İçerde yasa filan yok, herkes kendi bacağından asılıyor, kimin gücü kime yeterse. Koğuşun mümessili, yardımcısı bir de insanları gözetleyen vezir gibi biri oluyor. Geri kalanlar tuvalet temizliyor, bulaşık yıkıyor. Bir koğuşta en az 20 kişi kalıyorsun, ayağa kalkıp otururken, yemek yerken, sigara içerken bile koğuş mümessilinden izin alman gerekiyor.

Beyaz plastik sandalyeler var sırtınızı yaslayabildiğiniz kantinden alabiliyorsunuz ama yasak çünkü sadece mümessil oturabilir ona geri kalanlar sırtlık olmayan taburelere oturabililiyor. Mesela diyelim ki sigara küllüğünü dökmedin önce dövüyorlar sonra akşam tuvalete kapatıp saatlerce aynada kendinle konuşturuyorlar. Görüş günü ailenizden gelen parayı isteyemezsiniz, kantinden bir şey alamazsınız çünkü kantin fişini o koğuştaki sorumlu kişiler yapıyor.

Bu yasakları devlet koymuyor, bunlar içerinin kuralları. Her koğuşta dayak atmalar, bezdirmeler... Bunlar gençlik ve sübyan koğuşlarının normali artık.

İçerde devlet mevlet yok, birbirini yakanları gördüm.

Bunları infaz koruma memurlarına, cezaevi idaresine bildiremiyor musunuz?

Koğuş kurallarında hata yapanlara “arıza” deniliyor. Kurallardan biri izin almaksa diğeri de gardiyana bir şey söylememek.

Gardiyana gidip olanları söyleme diye zaten baştan korkutuyorlar, bunu yapanlara “kaykay” diyorlar, önce dövüyorlar sonra başka koğuşa gönderiliyorsun. Orada da neden geldiğin biliniyor bu sefer orada da dövüyorlar. Cezaevi hayatın dayak yiyerek öyle devam ediyor.

İki tokat bir yumruk........

© Bianet