Özel İtalyan Lisesi öğretmenleri eylemde, grev kapıda

İstanbul Beyoğlu’ndaki Özel İtalyan Lisesi'nde çalışan Türkiyeli öğretmenler, bugün bir kez daha eylemdeydi.

Okul yönetiminin 2026 için yüzde 15, 2027 içinse 0 zam teklifi yapması ve okulda çalışan İtalyalı meslektaşlarıyla yaşanan eşitsizlik nedeniyle 24 Kasım’da da bir uyarı eylemi gerçekleştiren öğretmenler seslerini yöneticilere duyurmaya çalıştı.

Eylemde konuşan Tez Koop İş Sendikası İstanbul 5 Nolu Şube Başkanı Selahattin Karakurt, okul yönetimiyle bugün yapılan toplu iş sözleşmesi (TİS) görüşmesinden bir anlaşma çıkmadığının bilgisini verdi.

TİS görüşmelerinin ağustosta başlamasının ardından üç buçuk ayı geride bıraktıklarını söyleyen Karakurt, “Geldiğimiz aşamada haftalık ders yükünün 27 saatten 20 saate indirilmesi mevzuatımızın bir gereği olarak kabul edilse de ücretler noktasında kayda değer bir ilerleme yaşanmadı” dedi.

Karakurt “Öğretmenler yıldan yıla bir yoksulluğun içine doğru çekildiler” diye konuştu. Artık sözün bittiği yerde olduklarını belirtip “Öğretmenlerimiz sınıflarını boş bırakmak istemiyor. Ancak bunu kaçınılmaz olduğu yerde, yaşama tutunmak için ve gelecek nesillere örnek olmak için bir haysiyet mücadelesini sonuna kadar götürmek istiyorlar. Yasal mevzuata göre toplu iş sözleşme müzakere uyuşmazlığını bir noktaya kadar götürebiliriz. Uyuşmazlığın devam ettiği yerde grevi bir seçenek olmaktan çok, zorunluluk olarak hayata geçirmek durumunda olduğumuzu da bilmenizi isteriz.” diye konuştu.

Eylemde okulda çalışan öğretmenler de konuştu. İlk olarak Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni olarak görev yapan Fırat Aydın söz aldı.

Sorunlarını çözüme ulaştırma girişimlerinin dört yıl öncesine kadar uzandığından bahseden Aydın, “Türkiye’deki kanun ve yönetmelikleri, enflasyon gerçeğini, çalışma ve ücret koşullarındaki eşitsizlikleri okul yönetimine defalarca anlattık.” dedi.

Fakat bunun karşılığında “Beğenmiyorsanız kapı orada” cevabını aldıklarını belirtti. Aydın, hakaretlere, işten çıkarılma tehditlerine ve mobbinge maruz kaldıklarını söyledi. Ardından da şöyle devam etti:

“Okulumuzda İtalyan meslektaşlarımızın üye olduğu üç İtalyan sendikası var. Meslektaşlarımız sendika toplantılarını yaptıklarında onların yerine derslere biz giriyoruz.

Ancak biz sendikal örgütlenmemizi tamamlandığında okul yönetimi sendikanın yetki belgesini tanımak istemedi ve mahkemeye gitti.

Sendika İtalyan öğretmene hak Türk öğretmene değil, İtalyan öğretmene var Türk öğretmene yok.

Şimdi ise ağustostan bugüne toplu sözleşme görüşmelerine katılmaya zahmet etmeyen, katıldığında da ‘Benim hiçbir yetkim yok’ cümlesinin arkasına sığınan, bu süreci sadece sabote etmek için uğraşan bir yönetim anlayışıyla yüz yüzeyiz.”

Aydın, İspanya’da bulunan İtalyan okulları için İtalya devletinin bir toplu sözleşme imzaladığından bahsetti. “İspanya'da toplu sözleşme yaptılar ama Türkiye'de buna direniyorlar.” diyen Aydın “Bunun adı ayrımcılık değil de nedir?” diye sordu.

Aydın’ın ardından konuşan Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni, Yazar Başak Baysallı söz aldı. Baysallı “Öğretmenlik yalnızca akıl ve mantıkla değil, duygularla da yapılan bir iştir” dedi ve okulda çalışan öğretmenlerin durumundan bahsetti:

“Bugün de okulumuzun kapısının önündeyiz. Son üç yıldır bu kapı bize defalarca gösterildi. Okulun İtalyan yönetimine sorunlarımızı aktardığımızda ‘Kapı orada, beğenmiyorsanız başka okula gidin’ yanıtıyla karşılaştık. Buradan sesleniyoruz. Çalışma koşullarımızı beğenmesek de başka bir okula gitmeyeceğiz. Çünkü bize gösterilen kapıdan yıllar önce girdik, bu kapıdan onlarca öğrencimizi üniversiteye uğurladık. Hiçbir yere gitmiyoruz, çünkü öğrencilerimizi çok seviyoruz.

Öğrencilerimize daha güzel yarınlar bırakmak için, bizden sonra İtalyan Lisesi’nde göreve başlayacak genç meslektaşlarımıza adil çalışma şartları oluşturabilmek için buradayız. Kimsenin ucuz iş gücü ya da kölesi olmayacağız ve mücadelemizden asla vazgeçmeyeceğiz.”

Tarih Öğretmeni, Bakırköylü Sanatçılar Derneği Başkanı ve Yazarlar Sendikası Danışma Kurulu Üyesi İlhan Gülek ise okul yönetimine Mustafa Kemal Atatürk ile seslendi.

“Fikri hür vicdanı hür irfanı hür nesilleri” yetiştirmek için öğrettiklerini söyleyen Gülek şunları ekledi:

“Öğrencilerimize hakkını, hukukunu ölümüne savunmayı, haksızlığa başkaldırıyı öğretiriz. Sömürülmemeyi öğretiriz.

Mesela karşındaki ne kadar güçlü olursa olsun, umudunu kaybetmeden mücadeleye devam etmeyi öğretiriz. Korkmamayı, yılmamayı, geri adım atmamayı öğretiriz.

Mesela öğretmene saygı duyulması gerektiğini sadece sözle değil işle, birikimle, duruşla, eylemle, mücadeleyle öğretiriz.

Bizim ülkemizde, Türkiye’de bizi küçümseyenlere, bize köle gibi davranmaya çalışanlara karşı önce el ele vermeyi, sonra örgütlenmeyi, sonra da zafere ulaşmasını öğretiriz.

Kısaca Avrupa Birliği’nin sözde ‘olmazsa olmazımız’ dediği demokrasiyi, evrensel insan haklarını, işçi haklarını, adaleti, hukuku öğretiriz.

Bu gün yine öğretmeye geldik. Bu günkü ders konumuz, bir Avrupalı’nın bizim ülkemizde bize ikinci sınıf öğretmen muamelesi yapıp yapamayacağıdır. Bugün de onlara neden kötü muamele yapamayacaklarını........

© Bianet