Ürdün’den Türkiye’ye, yeniden Suriye’ye: "Varla yok arası bir hayat yaşıyoruz”

*Şimdilerde Sruiye'de yaşayan kadının adını güvenlik sorunu yaşamaması için değiştirdik.

Ayşe Cem, 58 yaşında. Savaşın ilk yıllarında ailesini korumak için Suriye’den ayrılıp önce Ürdün’e, ardından Türkiye’ye sığındı.

İstanbul ve Hatay’da toplam 11 yıl yaşadı. Bu süre boyunca hem yaralı oğlunun tedavisi hem de ailesinin güvenliği için mücadele etti. Deprem, ekonomik zorluklar, vatandaşlık alamama ve kamp yaşamının ağır şartları onu yeniden bir kararın eşiğine getirdi.

Türkiye’de 12 yıl yaşadıktan sonra, üç ay önce ailesiyle birlikte Suriye’ye geri döndü. Döndüklerinde evlerinin tamamen yıkılmış olduğunu, zeytinliklerinin bile tahrip edildiğini gördüler.

Yine de Ayşe Cem bugün, “Bir insan gibi huzur içinde yaşayabileceğim bir ev istiyorum. Tek dileğim bu” diyor.

Ayşe Cem’in anlattıkları “gitmek mi zor kalmak mı?” sorusunu akıllara getiriyor, ona kulak veriyoruz.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

Lazkiye iline bağlı El-Haffe şehrindenim. Ev kadınıyım, el işleri yapıyorum ve dört oğlum ile bir kızım var.

Savaş başladığında yaşadıklarınız nasıldı? Türkiye’ye uzanan yolunuz nasıl başladı?

Savaşın başlamasıyla birlikte Ürdün’e gittim. Orada oğullarımı tutukladılar. Genç bir oğlum vardı; birinci, ikinci, üçüncü kez tutuklandı. Şükürler olsun, o dönemde Ürdün’deydim. Kızım o sıralar okuyordu, onu gizlice Ürdün’e kaçırdım ve orada onunla birlikteydim. Askerlik görevini yeni bitirmiş bir oğlum daha vardı, onu da Ürdün’e gönderdim.

Daha sonra Türkiye’ye gitmeye karar verdim, ancak Lazkiye kırsalında savaşta yaralanan oğlumun haberini aldım. Bunun üzerine kararımı değiştirip Suriye’ye geri döndüm, onunla ilgilenmek ve tedavi etmek istedim.

Fakat Rus askeri müdahalesi başladıktan sonra durum dayanılmaz hâle geldi. Rus uçakları her yeri bombalıyor, her şeyi yıkıyordu. Artık orada kalmak mümkün değildi, bu yüzden Türkiye’ye göç etmeye karar verdik. Kızım Ürdün’deyken güvenlik güçleri tarafından tehdit edildi; ona “Bizimle çalış ya da ülkeyi terk et” dediler. Bunun üzerine kızım da Ürdün’den ayrılıp Türkiye’ye geldi.

Türkiye’deki hayatınızı nasıl tanımlarsınız?

Türkiye’de oğlumun tedavi süreci başladı. Yeterli paramız yoktu, bu yüzden yardım kuruluşlarına başvurdum ama bana “Oğlun genç, yardıma ihtiyacı yok” dediler. Ben de pes etmedim, çalışmaya başladım. Evde dikiş dikerek oğlumun tedavisini sürdürdüm. İstanbul’da altı yıl yaşadık, fakat yaşam çok pahalılaştı, hayat şartları ağırlaştı.

Bu nedenle Hatay’a taşındık. Türk vatandaşlığı alamadık. Bunun üzerine oğlum Brezilya’ya, oradan da Fransa’ya gitmeye karar verdi. Biz ise Hatay’da kaldık. Depremden sonra Yayladağı ilçesindeki bir sığınmacı kampına yerleştirildik. Yaklaşık bir buçuk yıl orada kaldık. Sonrasında bölgeye gelen bir Alman yardım kuruluşu yeni bir kamp kurdu ve oraya taşındık. Resmî işlemler çok zordu. Her üç ayda bir bilgilerimizi güncellememiz........

© Bianet